Eğitimin temel sorunu işte budur

Türkiye'de eğitimin temel sorunu nedir biliyor musunuz Sorunun çözümüne yönelik ortaya konulan çıkış noktası ve gerisinde yatan yanlış teşhis ile ona bağlı olarak ortaya konulan yanlış zihin haritasıdır.

Yani

Kısaca Paradigma dediğimiz şey.

Eğitimle ilgili görüş bildirenlerin en tanınmışından hiç tanınmayanına kadar, hemen hepsi, insanları nasıl bir kalıba dökülmesi gerektiğini anlatıyor. Bu kalıbın özünde de kültür ve ahlak var. Uslu çocuk nasıl yetiştirilir sorusunun cevabı gibi bir şey bu. Dolayısı ile muhafazakâr çevreler dâhil, tüm ideolojik akımlar, farklı yollar izleseler de sonuçta kendi ideolojik bireyini yetiştirme peşinde.

Hâlbuki aradığımız eğitim bu değil. Biz yeniçağın modern insanını arıyoruz. Şimdinin insanını, aramaktayız. Bu insanın da elbet ahlakı (özellikle de iş ahlakı) olacaktır. Bir yurttaş olacağı için, seçme ve seçilme hakkına sahip olması dolayısı ile siyasi kanaatleri, fikir ve düşünceleri tabi ki olacaktır.

Ancak eğitimin esas dinamosu, çıkış noktası, bakışımızı düzenleyen olgu, bilim olmalıdır.

Her bir insanın psikolojisi, zihinsel dünyası, yetenekleri, onu öteki bireylerden ayıran temel özellikleri vardır. Dolayısı ile insana toptancı bakamayız.

Salt ahlak açısından da bakamayız.

Zekâ geriliği olanları eğitmeyecek miyiz Peki, onları nasıl "Kâmil insan" yapacağız

Nasıl, "Hüsnü zan sahibi" kimseler olarak hayata katacağız

Öyle ise birinci önceliğimiz, kültür değil bilimdir.

Mesela Nurettin Topçu eğitimi, salt ahlaki ilkelere dayandırmaktadır.

Gökalp, öz kültüre (Harsa).

Benzer bir biçimde Abdullah Cevdet de materyalizme inanmasına rağmen yine kültüre dayandırmıştır.

Prens Sebahattin, "bireyciliğe", Satı Bey, dini Milli değerlere, "İşe uygun insanlar yetiştirmeğe" dayandırmıştır.

Yakın dönem Türk düşünürleri, eğitimi, toptancı, genel, salt insan tipi üzerinden değerlendirip açıklamışlardır. Hâlbuki bilim ilerledikçe insanın zihin dünyası, zekâ kapasitesi, bireysel kabiliyetleri ve buna dayalı çoklu zekâ özellikleri ortaya konulmuştur. İnsan türüne özgü hazır oluş özellikleri, bu özelliklerin eğitimle ilişkisi, öğrenme ve öğrenmenin çeşitliliği, düşünme becerileri, zihin haritaları, beyin temelli öğrenme gibi yukarıda saydığımız düşünürlerin yaşadıkları dönemde bilinmeyen bilgiler ortaya konulmuştur.

Bütün bu gelişmelere paralel olarak modern dünyanın önümüze koyduğu bir başka gerçek de şudur: İnsanlar, yaşamlarını sürdürmek, yaşam kalitelerini artırmak için gelir düzeyi yüksek bir iş öğrenmek, bunun diplomasına sahip olduktan sonra ekonomiye katılmak zorundadırlar. İktidarların görevi bu ekonomi düzenini kurmaktır. İş dünyası ile bilgi-beceri arasında, bilgi beceri ile kişinin hangi beyin çeyreğine olup olmadığına göre nasıl eğitim verilmesi gerektiği, öğretim programcılarının (müfredat hazırlayıcılarının) önüne konulmuştur.

Türkiye'de; sağcısı, solcusu, İslamcısı, liberaliyle göz ardı edilen asıl eğitim sorunu işte budur. Bütün ideolojiler, eğitim sisteminin kendi ideolojik bireyini yetiştirmesini istiyor ve meseleye, kendi ahlakçılığı açısından bakarak, topluma, 'nasıl insan yetiştirelim' sorusunun cevabını veriyor. Hâlbuki çözmemiz gereken sorun bu değil.

Neden değil Çünkü hiçbir ideoloji, eğitim felsefecisi ve eğitim görüşçüsü; "Biliş nedir, Bilgi nasıl akılda kalır, İnsan nasıl öğrenir, kişilik nasıl geliştirilir" vb. gibi