Anayasayı delme çabası

Anayasalı topluma geçtiğimizden bu tarafa "Anayasa" tartışmaları hiç bitmedi. İlk anayasamız Teşkilat-ı Esasiye, ilanından sadece bir yıl sonra askıya alındı. 1877'den sonra sürecek 33 yıllık II. Abdülhamit dönemi anayasasız, tek adam, tek otorite ve tek üstün yetki dönemidir.

Şimdi şu an "anayasa yapalım" diyenlerin hemen tamamına yakını "anayasasız" döneme methiye düzenlerdir. Öyle ki bunlar, o dönemi eleştirenlerden hiç hoşlanmazlar. Eleştirilere tahammülleri dahi yoktur. Osmanlı devlet yönetimi padişahlık olmasına rağmen, II. Abdülhamid'den "Han" olarak söz ederler. Sanki hanlık, padişahlıktan üstünmüş gibi. Yahut han olunca yetkiler değişiyormuş, iktidar gücü tılsım kazanıyormuş gibi.

İster han ol ister padişah, isterse kral. Önemli olan iktidar yetkisi ve onun nasıl kullanılacağıdır. Başka bir ifade ile meşruiyetin kaynağı sorunudur. Devlet iktidarı ile yürütmeden doğan hükümet iktidarının sınırlarının var olup olmadığı meselesidir. İkisi iç içe mi geçiyor meselesidir.

Kısaca, iktidar olarak sınırsız yetki mi, sınırlı denetlenebilir yetki mi kullanıyorsunuz, önemli olan bu.

Devlet yönetimi incelemelerinde temel ayrım asılında bu sorunun cevabıyla ilişkilidir.

Denetlenebilir, halk iradesine dayanan ve halk adına kurumsal yapılar üzerine bina edilmiş devletlere demokratik devletler diyoruz.

Kral aramıyoruz.

Padişah da aramıyoruz.

Hanlık peşinde de değiliz.

Biz, halkız ve kral da padişah da han da kedimiziz diyoruz. Bu durumda güç merkezi biziz demektir. Tersi ise, sizin kıymetiniz, iktidardakilerin size verdiğivereceği uygun ördüğü değerle ölçülecektir.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı veren halka, kendini yönetme yetkisi veren düzeni getirdi. Ancak, savaş öncesinde, sırasında ve sonrasında Ona hasım olanlar, çoğu kere gerekçelerini İslam'adine dayandırarak yeni siyasal sisteme düşman oldular. Halen daha bu muhalefeti nesilden nesile aktararak sürdürmekteler. Son olarak bu mesaiye kuvvet kazandırılan bölücülük de eklendi.

Kürtçü bölücülüğün İslamcı militarist kanadı, mevcut iktidarın siyasi ortağı olma sıfatından güç alarak, geçen gün anayasayı yeniden hedef aldı ve dedi ki:

"Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim, buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar, biz, anayasanın 4'üncü maddesi olmasın diyoruz. Kameraya bakarak söyleyeyim bir daha. Anayasa'nın 4. maddesi olmasın diyoruz. Anayasa'da değiştirilemez maddeler olması demek, bütün değiştirilemez dediğiniz maddelerin hepsini değiştirelim anlamında değildir."

Anayasanın 4. Maddesi olmayınca ilk üç maddenin korumasının kalkacağını aklı başında herkes biliyor. İlk üç maddenin korumasını kaldıralım diyen bu zat, bu sözleriyle devletin kök değerlerini hedef alıyor. Devletin bizzat kendisini tartışmaya açmak istiyor.

Niçin

Çünkü bölücülüğe alan açacak.

Başka

Laikliği ve Türk yurttaşı olma kimliğini istemiyor.

Türkiye'de siyasi Kürtçülük, Osmanlı'da Kürt Tealli Cemiyeti, sonrasında dini ulemanın öncülüğünde aşiret isyanları