Amaç ne, yol nereye

Yönünü, sert seçim rüzgârlarına doğru çeviren Türkiye'de, taşlar yerinde durmuyor. Her şey savruluyor, her şey bozulmuş durumda. AKP iktidarları 20 yılda sadece devletin temel kurumlarını bozmadı, aynı zamanda varlık sebebi olan kendi ideolojisini de ters yüz etti. Yetmedi, kendilerini onun kaderiyle birleştiren ideolojiler de aynı girdaba sürüklendi. Açıklayalım. 1-İktidarın ilk yıllarında, daha fazla özgürlük ve daha fazla muhafazakârlıkla yol almağa başlayan AKP, süreç içinde güç zehirlenmesi yaşamağa başladı. Erbakan'ın "Adil düzen" haykırışlarıyla siyaset yapıp, o gelenekten beslenen siyasi hareketin, süreç içinde tam bir otoriterliğe evrilmesini bütün toplum birlikte izledik. Geldiğimiz noktada, muhafazakârlığın ve elbette İslamcılığın bütün ideolojik söylemlerini ters yüz etti. Din, "Adalet, adalet" dedikçe, onlar, tam tersini yaparak, hukuk katliamlarında zirve yaptılar. Din, "Liyakatle, meşveretle, meclis ve şûra ile yönetmeyi" önerirken, onlar, tek adama biat etmeyi seçti. Yetmedi, o kadar ileri gittiler ki, "Ona dokunmak ibadettir" diyenler bile çıktı. Öyle ki profesör seviyesine çıkmış adamlar "Salâvatname" yazacak kadar ileri gitti. Benzer birçok olaya rağmen itiraz edecek ne imam, ne müftü, ne gazeteci ve politikacı, ne bilim adamı ve ne de İslamcımuhafazakâr ideolojinin katıksız taraftarından hiç kimse çıkmadı. Bu, tarih önünde büyük sınavdı ve hepsi birlikte kayıp etti. Şimdi şu an yapılan açık ve net adaletsizliklere, hak gasplarına rağmen partizan muhafazakârlar (nasıl dava adamlarıysa), gene itiraz etmiyor. Hatta iktidar medyası bütün haksızlıkları savunuyor. Milletvekilleri destek veriyor. Sonra da ortaya çıkıp "Davamız" diye nutuk atıyorlar. Bu durumda ister istemez soruyoruz: Hani sizin çok sevdiğiniz ve iktidara geldiğinizde herkesi mutlu edecek, adalete boğacak millî ve dini davanız vardı O davanız bu muydu Bütün bunlardan çok şey anladık ve anlamaktayız ki, ideolojik tutarlık, iktidar gücünün kullanım süresine göre değişip dönüşerek gittikçe yozlaşıyor. Gelişmeleri kendine uydurup yenileşeceği yerde, kendisi duruma uyup yozlaşıyor. AKP'nin 20 yıllık iktidarı, günün sonunda "Davam, davam" dediği, güya çok önemsediği "davasının" bütün değerlerini yozlaştırdı. İmamoğlu ile ilgili gelişmeler, bu yozlaşmanın somut örneklerinden en sonuncusu. 2-Milliyetçilik de yozlaştırıldı. Toplumun tamamını ayırt etmeksizin kucaklayan ve köklerini Türk tarihine, töresine, geleneklerine bağlı kılan Türk Milliyetçiliğinin partisi olduğunu söyleyenler, etkisiz eleman rolünü oynuyor. Çin zulmüne en küçük bir itirazını duyamıyoruz. Hâlbuki Doğu Türkistan ata yurdumuz. Ve işgal altında. Osmanlı'nın yıkılış sürecinde devleti ayakta tutmayı öne çeken, Gökalp'la "Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşmak", Yusuf Akçura ile "Üç Tarz-ı Siyaset"ten biri olarak varlık gösteren, Atatürk'le, vatanın kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu