Üstad Hasan Karakaya, Şeyh Ahmed Yasin'ler

Üstad Hasan Karakaya, Şeyh Ahmed Yasin'ler

AHMET GÜLÜMSEYEN

Yeni Akit Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni, değerli büyüğümüzHasan Karakaya ağabeyimizin Hakk'a yürüyüşünün dokuzuncu sene-i devriyesi.

Hak ile batılın her geçen gün daha da netleştiği günümüzde, mazlumun yanında zalimin karşısında olan Hasan Ağabeyimizin Hakk'a yürüyüşünün derin burukluğu ve özlemini yaşıyoruz. İnananlar için ölüm hak ve yeniden diriliş. Her canlı gibi o da vakti ve saatini doldurup, ebediyete intikal etti. Geride ise amel defterinin, inşallah kapatmayacak olan 'sadaka-i câriye' olarak ilim bırakarak, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamın sözlerine mazhar oldu

Zalimlere karşı 'mermi' kadar etkili kalemi kadar, vefatı da derslerle doluyordu. A Haber programcısı Sayın Murat Gener'in Üstad Hasan Karakaya'ya yönelttiği, "Bir zaman makinesi icat edilse, size de tarihin bir zaman dilimine gitme imkânı verilse, nereye gitmek isterdiniz" sorusuna, "Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) yaşadığı döneme gitmek ve O'nun dizi dibine oturup söylediklerine kulak vermek isterdim" cevabını verdi. Üstad, bundan tam dokuz yıl önce emaneti Yaradan'a teslim edip, Medine-i Münevvere'de dar-ül bekaya irtihal etti. Ölümlerden ölüm beğen diye sorulsa 'Allah (cc) bizlere de Üstad gibi hayırlı ölümler nasip etsin, inşallah' demekten kendimizi alamıyoruz

'Hakk'ın yanında, zalimin karşısındaki' çizgisinden ödün vermeden yol alınacağını ancak Yeni Akit Gazetesinde mümkün olacağını gördük. Gazeteden ilk görüştüğüm isim Türk basın tarihinin 50 yılına damgasını vuran değerli ismi Üstad Hasan Karakaya hocamızdı. O günden bugüne yaklaşık 28 yıl geride kaldı, elhamdülillah. Mustafa Karahasanoğlu, Hasan Karakaya, Kadir Demirel, Akif Çamlı ve ismini sayamadığımız tüm değerlerimizi bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz

AHMED YASİN! AHMED YASİN!

AHMED YASİN!

() 2004 yılıydı. 22 Mart sabahı. Hava serindi. Hafif rüzgâr; portakal ağaçlarından, kiraz ve zeytin dallarından, hurma bahçelerinden, balıkçı ağlarından, duaya kalkan ellerle hazırlanan sofralardan, camileri dik tutan saflardan, emekçilerin terli alınlarından, yokluk ve çaresizliği elbirliğiyle gerileten kamplardan, adanmış yiğitlerle süslenen cephelerden farklı farklı kokuları taşıyıp duruyordu. Akrabaları ve yakın adamlarıyla, Hayel-Sabur'daki camiye gelmişti Ahmed Yasin. Cemaatle selamlaşmış, yanına gelenlere hâl hatır sormuş, sabah namazı kılmış, yine sohbet ederek dışarı çıkmıştı.