Sporu da İslam'la terbiye etmek zorundayız

İslam, Müslüman için şiar. Bu sürecin en çok istismar edilen kesimi maalesef, ama maalesef spor olmaktadır. 'Sporun dini, dili, ırkı olmaz' sözü, günümüzde 'paspas' edilmiş durumda. Kafamızı kaldırıp etrafa baktığımızda, iyi niyetin ne kadar suiistimal edildiğini görmek zor değil.

Sporcunun dövmesi, kıyafeti, yer aldığı müsabaka üzerinden kumar (şans oyunları) oynanması, kızlı-erkekli karma seanslar ve daha birçok detay. Spor adı altında yapılan bu faaliyetlerin İslam ile terbiye edilmesi şartı çıkıyor ortaya. Peki, bu nasıl olacak..

Yaptığınız bir işi Allah'ın emirlerine, Kur'an ve Peygamber Efendimizin sünnetine uygun gerçekleştirirseniz, ortada bir sorun kalmaz. Dünya'da huzura eriştiğiniz kadar, ahiret hayatına da yatırım yapmış olursunuz. Bakın dün (15-20 yıl önce) sporun İslam'la bağdaşır ve bağdaşmayan konuları Gazetemiz Yeni Akit'te, yine bu satırlarda detaylarıyla gündem yapmıştık. Adımız Reşit değil ki, diyelim 'Sen söyle, sen işit!' sözüne muhatap olalım.

Maalesef, ama maalesef atılmış bir olumlu hareket göremedik.

Durgun suya atılan küçük bir taş parçası gibi sporun çirkinleşmesi, Müslüman kimliğimizle çelişir şekilde 'dalga, dalga' büyüdü. İslam'ın şartlarına ters, Müslüman için 'garipsenecek' böyle bir durum, hayatın sıradanlığına bırakmış hale büründü, maalesef.

Yol yakınken, yanlıştan dönülmesi gerekir. Medeniyet dediğimiz toplumumuzun temeli çınar ağacının kökü gibidir. O kökü koruyabilmemiz için vaktimevsimi gediğinde, dallarını budamanız gerekiyor; bizlerin de, spor aracılığıyla olabilecek kötülükleri ayırt etmemiz gerekiyor. Müslüman İslam ile barışık olmaz ise, doğabilecek felaketlere rıza gösteriyor demektir ki, bu da sonunu hazırlamasına zemin hazırlar. Yine o soru çıkıyor karşımıza; Peki bu nasıl olacak..

Müslümanca yaşamanın gerekliliği kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin Sünnetinde apaçık belirtilmiştir.

Bizim zorlandığımız taraf uygulama da, işimize nasıl geliyorsa öyle hareket etmek. Gün geçmiyor ki spor, batı medeniyetsizliğinden beslenmesin. Sonra ne oluyor, 'İnandığımız gibi yaşamak yerine, yaşadığımız için inanmaya başlıyoruz.' Bunları biz kafamıza göre değil, en yetkili ilgili kurum ve kuruşların onayı ile gerçekleştirme durumunda kaldık ki kişisel, keyfe keder bir durum ortaya çıkmasın. Yine bu satırlarda, bundan tam 20-25 yıl önce bayanların güreşmesinin, milli ve manevi değerler açısından sakıncalarını gündeme getirme çabasında olduk. Öyle bir çaba ki, yazılarımız kitap olacak derece yoğunlaşmıştı. Yazdıklarımızı altına bir de imzalanması yolu seçtik, onay için ise makamların görüşlerini aldık. Ve o yazıların birinde, Diyanet İşleri 'Bayan güreşine 'ALO-190' ne der' diye sorduk. Diyanet İşleri Yüksek Kurulundan aldığımı cevap çok netti; ''Uygun değil." (www.yeniakit.com.tryazarlarahmet-gulumseyenbayan-guresine-alo-190-ne-der-22066.html) Nedeni ise, yazımızın detaylarında yer almıştı. O günden bugüne spor yönetimindeki karar mercileri somut adım atmadığı için, köprünün altından çok sular geçti. O sel, sadece köprü değil, önüne ne kattı ise götürmekte, maalesef Sporu İslam ile terbiye etmek başlığının altını doldurmak ve konunun hassasiyetini ifade etmeye çalışırken, neşter vurmadığınız da 'gemiyi iğne deliği batırır' sözüyle muhatap olursunuz.