Siyonist İsrail'i çimlere gömen Milli Takımımızın hocası İsmail Temiz ile
İsmail Temiz. Özel kuvvetlerde görev yaparken, mayına basması sonucu gazi oldu.
Dünya'da rakipsiz olan Ampute Futbolumuzun ilk sporcularından. Bu branşın ülkemizde yaygınlaşması için önemli görevler üstlendi. 2024 Avrupa Şampiyonu Ampute Milli Takımızın Teknik Direktörü. Masumları katleden İsrail'le yaptıkları ve ezici üstünlükle sahadan galip ayrılıkları karşılaşmada, sporcularımızın motivasyonunu unutamıyor...
Geçmişte asker, şimdi ise Ampute Milli Takımızda Teknik Direktörlük görevi yapan İsmail Temiz hocamızın örnek, bir o kadar derslerle dolu hayat hikâyesini, sosyal medyadan (instagram; ahmetgulumseyen) yaptığımız canlı yayında bizle paylaştı. İsmail Temiz hocamızla yaptığımız yayınımızı yazıya dökerek, siz değerli Yeni Akit okuyucularımızla da paylaşmak istedik.
Çalışmalarımız hayırlara vesile olsun inşallah
AMPUTE FUTBOL
"Türkiye'de Ampute Futbol 2003-2004 yılından bu yana var. Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezi'nde, rehabilite amaçlı başlanmış bir branştır. Dünya'da ise 1950'de 2. Dünya savaşı gazilerini rehabilite etme amaçlı başlayıp, hızla Avrupa ve Dünya'da yaygınlaşan futbolunda büyüsünü içine alan, engelli futbolu olması hasebiyle ilgi çekip, gerçekten beğenerek izlenen bir spor branşıdır
BAŞARI İÇİN DÜĞMEYE NE ZAMAN BASILDI
"Türkiye'ye gelince, öncelikle gaziler üzerinde yapılmaya başlanmış. Bunun üzerinden de Türkiye Gaziler Vakfı üzerinden de çalışmalar yapılıp, bulundukları illerde organize edilip, ilk defa 2009 yılında Ampute Futbol Ligi Türkiye'de başlamış oldu. Buraya kadar yapılanma ve çalışmalar da vardı. 2003 yılında başlayıp, 3-5 gaziyle yola çıkılıp, ilk Uluslararası temasımız Ukrayna, ardından İngiltere ile temasımızda, çok yetersiz olduğumuzu görüyoruz. 2005 yılında katıldığımız Dünya Şampiyonasında gruplardan dahi çıkamadık. Bunun üzerine silahlı kuvvetlerde gazi olmamızdan dolayı, gerçekten bu işin üzerine dönemin komutanları, dönemin yetkilileri özelikle durdu ve NATO ile bir proje yapıldı. Dünya Futbol Eğiticilerinin Eğitimi Türkiye'de yapıldı ve böylelikle düğmeye basılmış oldu. Sonrasında çalışmalara devam edilip, 2007 Dünya Şampiyonası Türkiye'ye alındı ve Antalya'da yapıldı
"TÜRKİYE DÜNYADA RAKİPSİZ"
"Bizimde o iki yılı çok iyi değerlendirmemizin ardından, burada şunu görüyoruz; Türk insanına fırsat verildiğinde, engelli ya da engelsiz, yeter ki ona bir alan açıldığında, çok kısa sürede dünyada neler yapabileceğini görmüş olduk. Düşünün son dünya şampiyonu Brezilya ile 3.'lük 4.'lük müsabakası oynuyorsunuz ve 68. dakikada bir gazi kardeşimizin kafa golüyle yeniyor, ilk defa dünya 3.'sü oluyorsunuz. Ve Dünya'da ampute futbol sahnesine girmiş oluyorsunuz. Çünkü o ana kadar siz yoksunuz. Bizim rakiplerimiz 40-50 yıl öncesi maziye dayanıyor. İlk defa Türkiye o sahneye giriyor ve giriş o giriş. Dört defa Dünya 3.'sü olduk. Bir defa Dünya 2.'si ve son Dünya Şampiyonuyuz. Şu anda üç defa üst üste Avrupa Şampiyonuyuz. Bir defa Avrupa ikinciliğimiz var. Avrupa ve Dünyanın en iyisi Türkiye. Üst üste dört defa Şampiyonlar Ligi Kupası'nı Türkiye'ye getirmişiz. Şuan Dünya'da hiçbir ülke, Türkiye ile karşılaşmak istemiyor. Buraya kadar tozpembe bir sayfa açtık. Ülkemizde engelli veya engelsiz ne olursa olsun, Türk insanın neler yapabileceğini kısaca anlatmaya çalıştık
"ENGELLİ NÜFUSUNU KAZANMAMIZ ÖNEMLİ"
"Ama şöyle de bir handikabımız var. Türkiye 85 milyon nüfusa sahip. Geldiğimiz noktada şu anda 12 milyon engelliye ev sahipliği yapan bir ülkeyiz. Gerçekten çok büyük engelli nüfusumuz var. Bu insanların hayatına bizim işimiz dokunmak. O insanlara dokunduğumuzda şunu görüyoruz, ona yeni ufuklar, yeni yollar açmış oluyoruz. Ön görümüz şudur. Engellinin engelini hissetmeyecek, engellinin de ülkeye üretebileceği, ülkeyi temsil edeceği çok şeyimiz var. O şansı veriyoruz. Dolayısıyla milli oluyor, Üniversiteye gidecekler, mezun olacaklar. Bugün birçok sporcu kardeşimiz, çok önemli yerlerde. Kimisi antrenör oldu, kimisi öğretmen oldu, kimisi farklı alanlarda görev aldı. Amacımız sporla sosyal hayatın içerinde yer almaya sağlayarak, üretmeye yönlendirmek. Biz yüzyılın felaketini yaşadık. Depremlerde 11 ilimiz ağır şekilde etkilendi. Deprem bölgesinde 95 bin vatandaşımız bir uzvunu kaybetti. Az değil, çok büyük bir rakam. Dolayısıyla Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanımız Alpaslan Erkoç ile birlikte, onun talimatlarıyla birlikte güzel bir proje hazırladık. Deprem bölgesinde bir uzvunu yitirmiş vatandaşlarımızı sporla sosyal hayata kazandırma. Bu bizim için çok anlamlı bir proje. İnşallah önümüzdeki günlerde hayata sokulacak ve oradaki bir uzvunu yitirmiş engelli vatandaşlarıma farklı bir alan açma ve kendini gösterme, ülkelerini temsil etme hakkı veya bir hedef göstereceğiz onlara, o hedef üzerinden yürüyecekler inşallah
"SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNDÜM"
"Buda eleştiri bir yaklaşım olacak. Şöyle söyleyeyim 30 yaşıma kadar, engel ve engellinin ne olduğunu bilmiyordum. Niye diyeceksiniz Çünkü yetiştiğimiz eğitim sisteminde, bizim yaş gruplarımızda, evet engellimiz çoktu, yok değildi. Ama sokakta gördüğümüz bir engelliye, topalsa topal, körse kör gibi ifadeler kullanırdık. Ne zaman ki başımıza geldi, ben kendi adıma söyleyeyim, sudan çıkmış balığa döndüm. Çünkü ben çok iyi bir askerdim. Özel kuvvetlerdeydim. Alanım özel kuvvetler timlerinde çalışan bir askerdim. Terörle mücadele. İşim paraşütle atlama, denizin dibine dalma, dağa tırmanma gibi aklınıza gelecek tüm fiziksel faaliyetleri çok rahatlıkla yapan bir insandım. Mayına basma sonucu ayağımızı kaybettik. Gazi olduk. Dolayısıyla engelli bir vatandaş olduk. Burada ki engellik hasebiyle, dünyaya farklı bir bakış açısı getirmiş olduk.
GEÇMİŞTE ASKER İSMAİL TEMİZ, ŞİMDİ ANTRENÖR İSMAİL TEMİZ OLDUK
"Bizim için en önemli şey şudur. Okullarımızda, ilkokul, ortaokul, lisede, üniversitede unuttuğumuz, yani ilgili bir bölümde okumuyorsanız, hiçbir zaman engel ve engellinin ne olduğunu bilmiyorsunuz. En azından okullarımızda, sosyal bilgiler dersinde çocuklarımıza bu farkındalığı vermek. Engelliliğin ne olduğunu, engellinin de neler yapabileceğini, yarının başımıza neler getireceğini bilmiyoruz. Dolayısıyla biz şu düsturla hareket ediyoruz. Yüce Allah'ın bize bahşettikleri, kaybettiklerimizden ibaret değildi. Ne olursa olsun, her şeye rağmen hayat devam ediyor, Yarın bir trafik kazası geçirebilir, engelli kalabiliriz. Ama hayat yaşamaya değer. Her alanımız, her adımımız imtihan. Bunun bilincinde olduğumuz sürece, başımıza ne gelirse gelsin. Ben engelli kaldıktan sonra, bu psikoloji ile kendimi rehabilite ettim. Tabii ki başımızdaki fizyoterapistlerimiz, psikolojik danışmanlarımız bizlere bir yol gösterdi, o yol üzerinden yürüdük ve bugünkü İsmail Temiz olduk. Geçmişte asker İsmail temiz, şimdi antrenör İsmail Temiz olduk.
SPORCULARA ÖRNEK OLMAK ÖNEMLİ
"Asker şahsiyet ister. Askerlik disiplin ister. Askerlik sabır ister. Sporun özünde de bunlar vardır; Disiplin, özveri, sabır ve çalışma. Dolayısıyla hepimiz askerlik yaptık. Her Türk asker doğardan yürürsek. Derler ya "Eğitimde ter dökmeyen, savaşta kan döker." Antrenmanda terini dökmeyen, maçın sonucunda da hüzün yaşar. Bunların bilincinde olarak çalışıyoruz. Şuanda da gençlerimize, o disiplini, o heyecanı ve o ahlakı vermeye çalışıyoruz. Öncelikle bir insanın karakterli, düzgün ve şahsiyet sahibi olmasını sağlıyoruz. Sonrasında da bu bahsettiğim, disiplinleri vermeye çalışıyoruz. Bizim vermemiz gereken disiplin şu; Sadece takımla çalışılarak bir yere varılmaz. Sadece antrenman yapmakla, maça yönelik çalışmayla iş tamam olmuyor. Özel antrenmanını yapan sporcu, elit sporcu oluyor. Çünkü spor ahlakı çok önemlidir. Bizim bir yanımızda öğretmenlik. Tabii ki rol model olmak. Bizim tavır, davranış ve hareketlerimiz uygun değilse, sporcuda çok düzgün olmayabiliyor. Yaşantı ve spor hayatımızda yaptıklarımıza, her sporcuya rol model olup, bunu gelecek kuşaklara en iyi şekilde taşımaya çalışıyoruz
KISA SÜREDE BAŞARI NASIL GELDİ
"Atatürk'ün "Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" diyor. Dolayısıyla buradan yola çıkıyoruz. İkincisi ise liyakat. Biz Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezinde eğitimizi alırken, rehabilitasyonumuzu olurken, komutanlarımız ve hocalarımız alt yapı ve temeli iyi verdiler. Oraya gelen bize rehabilitasyon amaçlı hocalarımız, fizyoterapistlerimiz, askerliğini yedek subay olarak yapan antrenörlüğümüzü yapan hocalarımız bize çok destek oldular. Biz orada çok düzgün bir şekilde eğitimlerimizi aldık. Profesör Tabip Kamil Yazıcıoğlu, Teknik Direktör Fahir Genç hocam, sporcularından ve gazi kardeşlerimden Ahmet Halil Özduman, Selami Karaçoban, Uğur Özcan gibi bizim birlikte yola çıktığımız bu kardeşlerimiz, bu anlamda asker disipliniyle yola çıkarak ve liyakati de önceleyip devam ederek bugünlere geldik. Bunu şunu söylemek istiyorum. Sporcu ahlaklı olacak. Sporcu liyakatli olacak. Sporcu çalışkan olacak. Tüm bunlar olmadıktan sonra siz bir yere kadar gider ve orada tıkanır kalırsınız. Bizim en büyük avantajımız askerlik şahsiyetli olarak, disiplinli olarak yetiştirildik. Bizimle temeller iyi atıldı. Bizde o temeller üzerine, ufak ufak o binayı inşa etmeye çalıştık. Dolayısıyla o bina ne oldu, şu yeni branşı üzerine koyarak devam ettik. Şampiyonlar ligi şampiyonu olduk, Avrupa ve Dünya Şampiyonluk olduk. Allah2ınizniyle almadık kupa bırakamadık. Allah'ın izniyle bu şekilde devam edeceğiz
81 İLDE 81 AMPUTE FUTBOL TAKIMI
"Bir önceki dönemde, Kulüpler Birliğinde görev yaptığımda 81 ilde, 81 Ampute Futbol Takımı projemiz vardı. Bunu bir önceki Bakanımız Kasapoğlu'na arz ettik. Çok beğenilmişti projemiz. Lakin pandemi devreye girince Türkiye'de her şey alt üst oldu. Sonrasında, şuanda da şöyle bir projemiz var. Alpaslan Erkoç, Federasyon Başkanımız, sağ olsun birlikte yaptığımız projeyle, deprem bölgesinde, depremle birlikte uzvunu yitirmiş engellileri hayata kazandırma. Deprem bölgesinde 90 binin üzerinde uzvunu yitirmiş vatandaşımız var. Her yaş grubundan, kim olursa olsun ampute futbol oynamak isteyen, spor yapmak isteyen vatandaşlarımızın yanında olup, onlara farklı bir alan oluşturma adına çalışmalar yapıyoruz. Doğal olarak, bunlarında içerisinde çok iyi futbolcular ve Türkiye'yi en iyi temsil edecek arkadaşlar çıkacaktır
BİRLİKTELİK BAŞARIYI GETİRDİ
"Ampute futbola adına bize büyük destek veren isimleri söylemekten geçmek istemiyorum. Haluk Ulusoy döneminde bize çok büyük destek verildi. Devamın da Hasan Doğan, Allah rahmet eylesin. Yine TFF olarak Yıldırım Demirören döneminde çok destek verildi. Futbol Federasyonu her zaman bize büyük destek olmuştur. Allah razı olsun onlardan. Silahlı Kuvvetler ayağını unutmamak gerekiyor. Ampute futbolunun bugünlere gelmesinde önemli rol oynadılar. Allah razı olsun onlara, teşekkür ediyorum kendilerine. Özverili şekilde çalışan gazi arkadaşlarımız ve kulüp başkanları olmasaydı ampute futbol devam etmezdi. Sağ olsunlar, her türlü fedakârlığı yapıp bu işe hizmet ediyorlar
UNUTULMAYAN MAÇLAR
"Güzel bir anımı anlatmak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezinde bu işe başladıktan sonra, Hocalarımız bize "Siz ilk defa dünyada üçüncü oldunuz. Sizin göreviniz öncelikle şudur. Spor elçisi olacaksınız. Gideceksiniz kendi illerinize veya bulunduğunuz ilde kendi kulübünüzü kuracaksınız ve bu işe devam edeceksiniz." dediler. Tabii bizde silahlı kuvvetler bünyesinden ayrıldık. Önce kendi kulübümüzü kurduk. Daha sonra büyük başarılara imza attık. Türk Silahlı Kuvvetliyle de karşı karşıya geldik. Maç başladı ve birinci dakikada gol yedik. Santra başladı ve hemen golü attık 1-1. Daha sonra Silahlı Kuvvetler bize gol attı, hemen ardından bir gol daha durumu 3-1 oldu. Sonrasında ikinci golü ben attım ve durum 3-2 oldu. Maçta 3-2 yenildik. Maçında özelliği şu. Onlar bizi 2 farklı yenmesi lazımdı. Bir farkla, averajla biz şampiyon olduk. Sonrasında arkadaşlar seviniyor. "Niye seviniyorsunuz. Bir farkla bir şampiyon olduk." dedim. Toplumsal mesaj şu oldu; Ampute Futbolda hiçbir zaman kaybeden yok, tüm engelli kardeşlerimiz kazanır. Dolayısıyla her zaman kazanan Ampute Futbol olmuştur
İSRAİL GİBİ CANAVARLAR NASIL TÜRÜYOR
"Öncelikle şuna ben karşıyım. Ben de askeri bir şahsiyetim. Türk askeri hiçbir zaman masuma el uzatmamıştır. Masuma vurmamıştır. Masuma dokunmamıştır. Mazlumun her zaman yanında olmuştur. Ben her zaman şunu söylerim. Masum ve mazlumun yanında olan Türk askeri, hiçbir zaman zalim ve şerefsiz İsrail'i tasdik etmemiştir. Çünkü onlar çocukları öldürüyor. Çünkü onlar yaşlıları öldürüyor. Çünkü onlar kadınları öldürüyor. Çünkü onlar savunmasız insanları öldürüyor. Bu anlamda yüreğimiz acıyor. Her zaman şunu söylemişiz. Biz Türk'üz, Türk milletiyiz. Ama onlar, onların görüyorsunuz yaptıklarını. Ben her zaman söylerim, dünya çok büyük ve dünya herkese yeter. Yeter ki adil şekilde paylaşmasını bilelim. Dünya'da sosyal adaleti sağlamadığımız zaman, savaşlar oluyor. Bu nankör sistem, İsrail gibi canavarlar yaratıyor. Filistinliler gibi mazlumlar yaratıyor. Üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz. Söylenmekten ileri gidemiyoruz. Ben savaşlara karşıyım. Ama savaşmak gerekiyorsa, Türk milletinin sınırlarına girmeye çalışıyorlarsa işte orada, deniliyor ya "Türkler dünyanın şah damarını keser, sınırlarından kimseyi geçirmez". Filistin'de soykırım yaşanıyor. Soykırım nasıl durdurulması gerekiyorsa, dünya el atması gerekiyor
"ASKERİ OPERASYONDA GAZİ OLDUM"
"Terörle mücadele 1980'den sonra başlıyor. Süreç önce kaçakçılıkla başladı, sonra terör, sonra toplumsal olaylara kadar gidiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri terörle, bu PKK'lı şerefsiz ve hainlerle etkin bir şekilde mücadele etti. Bizlerde 1992 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerine katıldık. Askerliğimizi yaptık. Bittikten sonra sınavlarımıza girdik ve özel kuvvetler askeri olduk. Eğitimlerimiz bitti ve TİM'lerde çalışıyorduk. 2001 yılında üst bölgesi olarak kullanılan Tunceli'ye, oradan da operasyon için Bingöl'e gittik. Mayına basma sonucu, sol ayağımı diz altından itibaren kaybettim.
AMPUTE FUTBOLLA TANIŞMA
"Ve ilk ampute futbolla tanışmam, ayağımı kaybetmenin bir yıl sonra oldu. Rehabilite amaçlı Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon merkezinde yattığımızda, sağ olsunlar, hocalarımız yanımıza gelip bir alana yönlendiriyorlardı. "Güzel Sanat bölümü yar, yapmak ister misin" dediklerinde "Hayır" dedim. Spor yapmak ister misin dediklerinde "Evet, yaparım" dedim. Ne var dediğimde, basketbol ve diğer branşlar var. O branşlar bana yatkın gelmedi, bana hitap etmedi. Yanımdaki arkadaşım, bilgisayarda oyun oynarken Amerika'da bir sitede Ampute oynayanlara denk geldi. Bizde ilk defa ampute futbolu görmüş olduk. Durumu Prof. Dr. Kamil Yazıcıoğlu hocamıza anlattık, o da oynamamıza olumlu baktı. İki üç arkadaş elimize değnek aldık ve oynamaya çalıştık. Beceremedik tabii, o kadar kolay değildi. Bir günde de olacak iş değildi. Daha sonra gazi arkadaşların katılımıyla birlikte bir takım oluştu. 5-10-15 kişi derken kendi aramızda mücadeleler yaparken, sonrasında Milli Takım oluşturuldu. Dediğim gibi Ukrayna hezimet, İngiltere hezimet. 2005 Dünya Kupası hezimet derken. Yani yenile yenile yenmeyi, Ampute Futbolu öğrendik. Liyakat çok önemli. Liyakatli insanlarla çalıştık. Onlar bize çok şey kattı. Bugün geldiğimiz noktaya, onların sayesinde geldik. Bizde o kadar şanlı gruptuk ki, bu işi bilen, engelliye yaklaşımı bilen, engelliye destek olan insanlarla çalıştık. Bizlere onlar yardımcı oldu, bizde bizden sonrakilere destek olmaya çalışıyoruz. Şimdi de ülkemiz adına çalışmalar yapıyoruz
SPOR VE SANATLA HAYATA DAHİL OLAMAK
"Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezi. O hastane benim gibi yüzlerce gaziye el uzatmış ve onları yeniden hayata kazandırmıştı. Bugün engelli sporu başarılı ise, tüm engelli branşlarına destek vermiş Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezi, bu anlamda çok önemli değerler kazandırmıştır. Bizim gibi engelli kalmış, bir uzvunu kaybetmiş psikolojik ve fizyolojik travma yaşamış insanların sanat ve sporla hayatı yeniden kazanmak çok önemli. Ve diyoruz ki; "Ampute futbol bizim için bir hastalık, Allah şifa vermesin diyoruz
YEDİ ADIM YEDİ TAKIM PROJESİ
"Ampute futbola başlayıp, devam ederken şöyle bir şey yaşadık. Bir takımdık, kabımıza sığmıyorduk. Artık bir şeyler yapılması gerekiyordu. Ampute futbolu gaziler başlattı, ama Türkiye'nin diğer bölgelerindeki engelli kardeşlerimizin bu sporu yapmak istediğini biliyorduk. Biz daha önceden engellileri çok tanıyamadığımız, bilmediğimiz için bunun üzerine çok bir şeyler düşünemedik. Öncelikle düşündüğümüz şu oldu. Türkiye Gaziler ve Şehit Aileler Vakfı Şubeleri üzerinden, o şubelerimize gidip, gazi arkadaşlarımızı örgütleyip, sonrada sahaya getirerek spor kulüplerini oluşturduk. 'Yedi Adım Yedi Takım' adıyla başlayıp, 7 takım hedeflediğimiz projemiz, 14 takımla tamamlandı. Başlangıcımız böyle oldu. İki hocamız ve iki sporcumuzla on dört ili dolaştık. Eyüp Yıldırım ve Uğur Yücel arkadaşımız vardı. Silahlı Kuvvetlerinden bize tahsis edilen bir araçla on dört ili dolanarak ampute futbol eğitimleri verdik ve onları örgütledik. Ligden önce de Trabzon'da Türkiye Şampiyonası yapıldı. 2019 yılında Mustafa Veysel Gülpınar Federasyonu Başkanlığı döneminde ilk defa ligler başladı. Geldiğimiz nokta dünyanın en iyisiyiz. Ampute futbol eğitimi, ampute futbol eğiticilerinin eğitimi, ampute futbol sporcularının bu anlamda daha da iyi olacağımıza inanıyorum. İnşallah uzun süre bu ileri sürdürüp, her zaman zirvede kalmaya çalışacağız
"PROTEZİ GİYDİĞİMDE, ELLERİMİ NEREYE KOYACAĞIM"
"Bizim 2007 Dünya Şampiyonasında yanımıza gelen gencecik kardeşlerimiz vardı. Bunlar asker şahsiyetler değillerdi, 15-16 yaşlarındaydı. Birisi doğuştan engelli, diğeri de trafik kazası geçiriyor. Bu çocuklar aramıza katıldı ve iyi sporcu oldular. Dünya Şampiyonasında da oynadılar. Biri Rahmi Özcan, diğeri de Barış Telli'dir. Filmi de yapıldı; Hayatla Barış. Bunlar içimizde iyi aşama kaydedip, iyi sporcu oldular. Dünya şampiyonasında da bize dünya üçüncülüğü kazandırdılar. Barışın ve Rahminin hiç protezi yok. Karadelen dediğimiz değneklerle geziyorlar. Sağolsun Ortopedi'nin sahibi Mustafa Bey dedi ki bu arkadaşlara protez yapacağım. Protezde maliyetli. Bir diz üstü protez 600-700 bin lira civarında. Bu arkadaşlara protez yaptı, ilk defa yürüyecekler. Barış bana dedi ki, protezi giydiğimde ellerimi nereye koyacağım. Hiçbir zaman değneksiz yürümemiş çocuk. Gerçekten kendi adıma çok duygulandım. Yani protezini giydi, ben ellerimi ne yapacağım, dedi. Bu bizim için önemli bir doneydi. Rahmi Özcan ilk defa protezini giydi. Daha sonra ikisinin de protezini çıkardığını gördüm. "Neden çıkardınız" dediğimde "Abi, televizyonda herkes bizi değmekle gördü. Ben değneksiz gezemem artık" dedi.. İnsanlar bizi değnekle biliyor, diyorlar. Bu da önemli bir özgüvendir. Biz değnekle devam edeceğiz. Spor insana kendine özgüveni getiriyor, hem de toplumsal statüsünde yerinin belirlenmesinde çok önemli bir rol veriyor. Birde bazı insanlarımız, Anadolu'da vardır. Bizim insanımız engelli çocuğundan çekinir, sıkılır, çok toplum içerisine çıkarmazlar. Ama bu çocuklar artık kendilerini aşmış, engelleriyle barışmış. Kendisiyle barışık olmuş insanın topluma her zaman faydası olur. Topluma kazandırılmış insanlar oldular. İkisi de evlendi. Hepsi çoluk çocuğa karıştı, kardeşlerimiz
HER YAŞ GRUBUNA AMPUTE FUTBOL
"Bizde çocuk grubumuz, onların bir büyüğü 11-15 yaş arası ve onların bir büyüğü 16-25 arası. Şuan da 11-15 yaş grubumuz kampta. Bundan önce, bir proje kapsamında küçük yaş grubunu Belçika'da kampa almıştık. Bunları yetiştiriyoruz. Yaş grubumuzda sınırlamamız yoktur. Her yaşta başlar, özellikle bir yaş grubu başlamadık. Çünkü her insanın spor yapmaya hakkı vardır. Hangi alanda, nerede, ne yapmak istiyorsa, bu kardeşlerimize elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Her yaş grubuna el atıyoruz. Çocuksa sporcu kimliği kazandırmaya çalışıyoruz. Sporcu kimliği kazandırırken, kendi gibi olanlarla yarışıyor ve onlarla birlikte ayını ortamda olmaktan mutluluk duyuyor çocuklarımız. Üst yaş grupları, keza aynı durumda. Bir yıl önce gençlerimizi, 14-15 yaş arası çocuklarımızı Polonya'ya göndermiştik. Daha alt yaş gruplarını farklı ülkelere gönderip, Avrupa'da ne kadar ampute futbol oynan ülkeler varsa, hepsi bir arada oluyor. Kimisi esmer, kimisi beyaz, kimisi siyahi, kimisi çekik gözlü, renk cümbüşü oluyor. Onları gördükçe orada, insan gerçekten mutlu oluyor. Spor kardeşlik diyoruz ya. O kardeşlik temelleri orada atılıyor. Bu çocuklar ileride elit sporu olduklarında, rakip olarak sahaya çıkıyorlar ve yılların getirdiği bir dostluk ve göz aşinalığı oluşuyor. Oradaki yarışmalarda, görülmeye değer farklı ambianslar yaşanıyor
AİLELERİN KAYGISINI ORTADAN KALDIRMAK
"Anne babanın her zaman evladına karşı zaafı vardır. Her ailenin çocuğu için 'sakatlanırsa' diye kaygısı var ama o kaygı yok etmek için şunu yapıyoruz. Anne ve babalara diyoruz ki "Siz sahada beklemeyin, çocuğunuzu bize bırakın ve evinize gidin." Çünkü aile orada olduğu zaman, "Aaa terledi benim çocuğum" der, üzerine havlu atmaya çalışır. Bunu yaptığında, oradaki çalışma ortamını ister istemez bozuluyor. Dolayısıyla diyoruz ki " Çocuğunuz bize emanet. Allah'ın izniyle, bize nasıl verdiyseniz, daha iyi bir şekilde size göndeririz" dolayısıyla da şu oluyor. Ampute futbol medyatik oldu, biliyorsunuz. Abileri, kardeşlerini orada neler yaptıklarını gördüklerinden, evlatlarını gönül rahatlığıyla bizlere teslim edebiliyorlar. Dediğim gibi. İki genç kardeşimiz protez giyiyorlardı. Protezlerini çıkardılar, "Halk bizi koltuk değneğimizle tanıdı" diye