Otizmi '2 Nisan'da hatırlamak yetmez!..

Kimilerine göre yılda bir kez de olsa hatırlanması gereken günler vardır. İşte o günlerden birisi de 2 Nisan'da gerçekleşen, Dünya Otizm Farkındalık Günü. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tek güne sıkıştırılan ve 2008 yılından bugüne kutlanan 'farkındalığın' acaba kaçımız farkındayız! Hatırlama, samimi olma adına o bir günü, ne zamanki hayatınyılın tamamına yaydığımızda, işte o vakit gerçek farkındalığı da ortaya koymuş oluruz, kanaatindeyiz. Otizm bir hastalık mıdır, davranış bozukluğu mu, yoksa bir farkındalık mıdır Bu ve benzeri başlık altında sorular her dönemde gündeme gelse de, konuya ehemmiyetli yaklaşan ve gerekliliğini yapanlar, özel gereksinimli bireylerin eğitilebilir ve toplumun önemli değerleri olduğunu biliyoruz. Bunu yaşanmış örnek hayat hikâyelerinde görüyoruz. Otizm spektrum bozukluğu tıp dilinde, doğuştan ve yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel farklılığı olarak tanımlanmakta. Ve beyindeki işleyişi etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı şeklinde yorumlanmaktadır. Yorum ve tanımlarla ortaya koyulan bir durumu, kazanıma nasıl dönüştürülebileceği en önemli yol hiç şüphe yok ki eğitimden geçmektedir. Hareket ve egzersizde bu eğitimin en önemli aşaması. Özel çocuklar olarak tanımlanan otizmli bireylerin spor eğitimiyle birlikte ne tür kazanımlar elde edildiğini, birçok bilimsel araştırmalar kadar, elde edilen sportif başarılardan görmek mümkün! Bazı örneklerini, daha önce yine bu satırlarda paylaşmıştık. Katıldıkları sportif etkinliklerde, kendilerini tanıma ve ispatlamaları yanı sıra, farklı sosyal ortamlarda yer almakla iletişimlerini de güçlendirmektedir HAREKET VE EGZERSİZİN ÖNEMİ Otizm çocukların sporla eğitiminde on yılını geride bırakan Beden Eğitimci Murat Göçer hocamız, çocukların yaşamsal beceriler kazanmaları için sporun çok büyük etki oluştuğuna vurgu yapıyor. Sayın Göçer ile yaptığımız söyleşinin bir bölümünü, konunun ehemmiyetine dikkat çekmek için paylaşmak istiyoruz; "Özel çocukların eğitiminden anlamayanların öğrenciye bakış açısı, bu çocuk hiçbir şey yapamaz şeklinde. Ama çocuklara imkân verdiğinde ve doğru bir eğitimle birlikte olumlu neticelere ulaşılabiliyor. Deyim yerindeyse, biz önce çocuğun eli ayağı oluyoruz, zamanla da elimizi ayağımızı çekiyoruz. Yani çocuğa artık imkân veriyoruz. Çocuklarla sürekli deneme yanılmayla, çok tekrarla bir şeyler yaptırdığımızda, bir süre sonra o farkındalığı sergileyebilmektedirler. Her çocuğun bir öğrenme eşiği vardır. Çocuk o eşiği aştığında, karşısındaki insanın ondan ne istediğini fark ediyor ve yaptığımız becerilere eşlik etmeye başlıyor. Oyun, hareket ve egzersizle çocuğun üzerinde önemli bir etki uyandırıyor. Burada