Ne Fenerbahçe'nin kongresi, ne de Galatasaray'ın Osimhen'i!.
Ne Fenerbahçe'nin kongresi,ne de Galatasaray'ın Osimhen'i!.
AHMET GÜLÜMSEYEN
Süper Ligin zirvesinde yer alan takımların 'masada'ki yeni sezon hazırlıkları devam ediyor. Fenerbahçe'nin olağanüstü kongresi, Beşiktaş'ın yeni dönem projeleri, Galatasaray'da Victor Osimhen pazarlığı, Trabzonspor'da ise 194. yabancı transferi Wagner Pina. Ligler başladıktan sonra, kulüplerin yöneticilerinin mali ve idari yönden beceriksizlikleri yerini sözlü tartışmalara bırakacak! Geçmiş dönemlerde bunun örnekleri oldukça fazla. İçinde yer aldığımız böylesi bir süreçte değerli büyüğümüz Prof. Dr. Bedrettin Mercimek hocamızın, 'rekabet' ve 'centilmenlikle' içerikli tarafımıza ulaştırdığı 'Spor, ekranda değil terde gizlidir' başlıklı yazısını paylaşmak istiyoruz. Dileriz, Futbol başta olmak şartıyla spor, ülkeyi suni gündeme sürükleme değil, amacına yönelik gerçekleşmesine katkı sağlar
SPOR, EKRANDA DEĞİL TERDE GİZLİDİR
"Her şeyin hızla tükendiği bir çağda yaşıyoruz. Bilgi, zaman, ilişkiler ve ne yazık ki 'spor' da bu tüketimin parçası hâline geldi. Bugün 'spor' deyince aklımıza gelen ilk görüntü, devasa stadyumlarda oynanan maçlar, televizyon başında saatlerce süren yayınlar, sosyal medyada uçuşan skorlar ve şampiyonluk kutlamaları... Ama spor gerçekten bu mu Gerçekten ekran başında geçirilen zaman, bir takımı tutmak, forma almak, meşale yakmak mıdır sporu tanımlayan
ÇARPITILAN SPORLA TOPLUM
NASIL ZEHİRLENİR
"Benim için değil. Benim için spor; bizzat terleyerek, hareket ederek, nefes nefese kalarak yapılan bir eylemdir. Spor; yürüyüştür, koşudur, bisiklet sürmektir, ip atlamaktır, plank yapmaktır. Spor, ekran karşısında değil, doğrudan vücutla, bilinçle yapılan bir iştir. Kendi kasını çalıştırmadığın, kalp atışını hızlandırmadığın, nefes düzenini zorlamadığın hiçbir fiziksel aktivite spor değildir. En azından benim için.
Elbette sporun müsabaka kısmı vardır. Hatta amatör ruhla yapılan her türlü rekabeti anlamlı bulurum. Okul bahçesindeki basket maçları, mahalledeki koşu yarışları, amatör bisiklet kulüpleri veya sokakta birlikte top oynayan çocukların heyecanı Bunlar sporun ruhunu yaşatır. Ama işin içine para, şöhret, bahis, medya ve sponsor girdiğinde, spor giderek kendi özünden uzaklaşır. O noktada artık spor değil, gösteri vardır. Hatta kimi zaman bu gösteri, kumara ve fanatizme kapı aralayarak toplumu da zehirlemeye başlar.
"FUTBOL, HAYATIN MERKEZİNDE OLMAMALI"
"Hasbelkader ben de bir futbol takımı tutuyorum. Belki çocukluğumdan gelen bir alışkanlık, belki çevresel etkiler... Maçları zaman zaman izliyorum. Ama hiçbir zaman bu işi hayatımın merkezine yerleştirmedim. Hele ki şampiyonluk kutlamaları, fanatik marşlar, taşkın gösteriler bana hep itici gelmiştir. Son kutlamalarda da aynı şeyi hissettim. İnsanların kendilerinden geçerek, sarhoşlukla karışık çılgınca kutlamalar yapması bana göre değil. Ne zaman bir takım şampiyon olsa, diğerinin de başka bir başarıyı kutlaması adettendir. "O şampiyon oldu ama biz de basketbolda kazandık!" tepkileriyle bu rekabet uzar gider. Kutlayanlar gözlerinde coşku, ama bana göre bu etkinliklerin çoğu sadece abartılı, aptalca ve sağlıksız bir duygusal boşalmadan ibaret.