Trump'ın turpları

Trump'ın heybesinden "orman kanunları" çıktı.

Güçlünün haklı olduğu, vicdanların paranın sesiyle bastırıldığı, adaletin güce göre şekillendiği bir düzenin adı bu. İster "yeni dünya düzeni" deyin ister küresel güç. Bediüzzaman, "medeniyet-i hazıra" adı altında tarif ettiği mimsiz medeniyetin temel felsefesini ortaya koyarak aslında tüm meseleyi özetleyiveriyor.

Şu Biden'den bir kurtulsak diyorduk ya! Söz konusu İslâm dünyası olduğunda ABD'nin başında Biden'in ya da Trump'ın, Demokratların ya da Cumhuriyetçilerin olması pek fark etmiyor; ne kâfir kâfirliğinden, ne de zalim zalimliğinden vaz geçiyor. Konjonktürel olarak bazen yumuşamalar ve yakınlaşmalar olsa da, Ortadoğu gibi temel meselelerde değişen bir şey olmuyor.

ABD'nin yeni başkanı Trump, göreve gelir gelmez imzaladığı kararnameler ile tüm dünyada yeni gerilimlerin fitillerini ateşleyiverdi. Bilhassa küresel ölçekte faklı bir dünya tasavvuru içinde olan Biden yönetiminin aksine daha içe kapanık, izole ve barışçıl bir görüntü sergileyeceği izlenimi veren Trump, söz konusu İslâm coğrafyası ve masum Müslümanlar olduğunda pervasız bir yaklaşımla heybesindeki acı turpları, ağzındaki baklaları çıkarıverdi.

Trump'ın tartışmalara yol açan göçmenlerle ilgili kararlarından sonra Kanada ve Meksika'ya yönelik ticaret savaşlarını başlatma işaretini vermesi ve yönünü İslâm dünyasına çevirerek İran'la ilgili kararnameyi imzalaması, "Parayı basar, istediğimi alırım" şımarıklığı içinde, güçlü bir emlakçı edasıyla Gazze planını dillendirmesi endişeli tartışmaları beraberinde getirdi. Trump, imzaladığı kararnameler ile küresel siyasî politikalarda söz sahibi olacağını, İran ve Gazze ile kararlarıyla da Ortadoğu'yu ateşe vermekten çekinmeyeceğini ilân etmiş oldu.

Bununla birlikte, Trump'ın ABD'yi Paris İklim Anlaşması'ndan çekmesi, Panama Kanalı ve Grönland'ı ele geçirmeye yönelik söylemlerde bulunması, Danimarka'yı tehdit etmesi, Çin'in Panama Kanalı üzerindeki etkisini azaltmadığı takdirde Panama'ya yönelik misilleme yapacaklarını tehditkâr bir şekilde dillendirmesi de yeni dönemin tüm dünya için zor geçeceğinin bir göstergesi olarak Trump'ın seçilmesinin herkes için hayırlı olacağı beklentisine kapılanları da hayal kırıklığına uğratmış olmalı.

ABD'nin İsrail ile ilişkileri bağlamında ise, kim gelirse gelsin değişen pek bir şeyin olmadığı da çabuk anlaşıldı. Irak'ı paramparça eden, İslâm'ın kalbine hançeri saplayan Cumhuriyetçi geleneğin son temsilcisi Trump, tartışmasız bir şekilde İsrail'in ve katliamlarının arkasında olduğunu ilân etti. Trump, İsrail'e yönelik soruşturmalar sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni (UCM) "Amerika'yı ve yakın müttefikimiz İsrail'i hedef alan gayr-i meşru ve temelsiz eylemlerde bulunmakla" suçladı. Netanyahu'yu tutuklama kararı yüzünden yetkisini kötüye kullanmakla suçlayarak UCM'ye yaptırım uygulamayı öngören kararnameyi Netanyahu'nun ABD'yi ziyareti sırasında imzaladı. Bu ziyarette Netanyahu'nun sırtını sıvazlayan Trump, tüm dünyanın gözü önünde arkandayız, istediğin katliamı istediğin şekilde yapabilirsin mesajını verdi.