Türkiye'nin kadîm meselesi bu hafta sonu "Hürriyetler ve Demokrasi Ekseninde Doğu/Güneydoğu Meselesi" başlığı ile Diyarbakır'da tartışılacak.
Risale-i Nur Enstitüsü tarafından tertip edilen iki günlük programın birinci gününde yirmiden fazla akademisyenin katılacağı masa çalışmasında konu etraf-ı erbaasıyla ele alınacak ve uzmanlarınca tartışılacak. İkinci gün (9 Kasım Pazar günü) Diyarbakır'ın güzide toplantı salonlarından biri olan Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilecek kapanış oturumunda hem masa çalışmalarının sonuçları paylaşılacak, hem de konunun uzmanları tarafından değerlendirme konuşmaları yapılacak.
"Güneydoğu Meselesi, devlet, ulus-devlet, milliyetçilik, din, adem-i merkeziyet, Ortadoğu, terör, eğitim, Medresetüzzehra, geri kalmışlık temel hak ve hürriyetler, insan hakları, demokratikleşme, demokrasi" gibi kavramlar etrafında konuşulacak olan mesele, bölgenin problemlerine yüz yıl öncesinden dikkat çeken Bediüzzaman Said Nursî'nin görüşleri çerçevesinde ele alınırken "Tarihî arka planıyla birlikte Güneydoğu meselesi nedir Kürt sorunu var mıdır; yoksa farklı çıkarlara hizmet için oluşturulmuş politik bir sorun mudur Meselenin çözümünde atılacak kültürel ve siyasal çözümler hangi yönde olmalıdır Cumhuriyetle birlikte hayata geçirilen ulus-devlet yapılanmasının, otoriter anlayışların ve yaklaşımların bölge üzerindeki etkisi nasıl olmuştur Terörün kalıcı olarak bitirilmesi için atılması gereken adımlar neler olmalıdır Bediüzzaman'ın bölgeye uyarlanabilecek 'cehalet, zaruret, ihtilaf' hastalıkları için önerdiği 'sanat, marifet, ittifak' reçetesini nasıl değerlendirmek gerekir Bediüzzaman'ın bölgenin sosyo-kültürel yapısını da dikkate alarak tavsiye ettiği, din ve fen ilimlerinin kaynaştırıldığı bir üniversite modeli olan "Medresetüzzehra" projesinin bölge için önemi nedir Demokratikleşmenin problemin çözüm sürecindeki önemi nedir Son tahlilde "Terörsüz Türkiye" söylemi etrafında yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirmek gerekir" vb. sorulara cevaplar aranacak.
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e tevarüs etmiş zor bir konu. Neredeyse bir buçuk asrı içine alan onca olaydan, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldıran, kadim bir coğrafyanın dinî ve kültürel yapısını yok sayan ısrarlı uygulamalardan, bölgenin belini büken ve tarifsiz acıların yaşanmasına sebep olan terör olaylarının acı neticelerinden sonra bir gecede çözülebilecek bir mesele de değil. Bölge insanı da bunun farkında ve bu farkındalıkla meselenin çözümüne dair her adıma kolaylıkla destek verebiliyor. Yeter ki bu mesele kapansın. "Terörsüz Türkiye" bağlamında yürütülen yeni süreç de bu bağlamda değerlendiriliyor ve yeşermeyi bekleyen ümitlere can suyu olarak görülüyor. Meselenin arka planındaki pazarlıklar, uluslararası boyutu, etnik fay hatları üzerinden ortaya çıkabilecek gerilimli haller ve muhtemel tehlike ve tehditler... Her şey tartışılabilir ve konuşulabilir. Konuşulmalı da. Bu noktada gerilimi arttıracak, şu veya bu sebeple başlatılmış süreçleri akamete uğratacak tavır ve beyanlardan kaçınmak, bunu yaparken muhtemel tehlikelere de dikkat çekerek çözümün nasıl olabileceği ile ilgili önerilerde bulunmak gerekiyor.

3