"Çocuğum dersanede kalmak istemiyor" (1)

Türkiye'de dinî hayat, inanç ve dindarlıkla ilgili araştırmalar, kamusal alanda dine ait söylemlerin ve objelerin gözle görülür bir şekilde artmasına rağmen toplumsal alanlarda dinin özüne ait davranış biçimlerinin, ibadetlerin ve hassasiyetlerin giderek azaldığını ortaya koyuyor.

Ne acıdır ki Müslümanlık, Türkiye'de fertlerin kendini en yakın hissettiği kimlik olarak üstünlüğünü korusa da kendisini "ateist ya da inançsız" olarak tanımlayanların oranı giderek artıyor, bilhassa gençler arasında namaz, oruç, tesettür gibi şeairi ifade eden değerlere bağlılık azalıyor.

"Bir genç dinsiz olmuş haberinin doğurduğu teessür ve ıztırap karşısında o kalbin atom zerratı adedince paramparça olması lâzım geldiğini" haykıran dillerin, teessürle parçalanan kalplerin, iman hakikatlerinin neşrine adanmış ömürlerin, nesillerin imanına tasallut olanların karşısına sağlam bir kale gibi dikilen fikirlerin varlığına inandığım ülkemde, gençlerin diliyle trend olan inançsızlık akımlarının nasıl kol gezebildiği, bunların gençlerin dimağında nasıl yer edebildiği sorgulanması gereken bir durumdur. Araştırmacılar, Türkiye'de dinî hayattan uzaklaşmayı ifade eden artışları bireyselleşmenin, genç kuşakların değer dünyasındaki değişimin ve sorgulayıcı tutumların etkisiyle açıklasalar da bizatihi bu durumun kendisi de sorgulanması gereken bir alanı ifade ediyor. Bu bağlamda bu yazı, bilhassa cemaatler bağlamında, gerçek kişi, kurum ve kuruluşlarla doğrudan alakalıdır ve bir muhasebe çağrısıdır.

ocuğu şehir dışında bir üniversite kazanan her anne babanın –bilhassa İslâmî hassasiyetlere sahip olanların- en büyük endişesidir: ocuğum nerede kalacak

Nur talebelerinin düne kadar belki de hiç endişe etmediği bir durumdu bu; zira her ilde, ilçede, beldede "dersane" dediğimiz evlerimiz hazırdı. Yalnızca ev miydi buraları Bediüzzaman'ın büyük takdirine mazhar olan Medrese-i Nuriyeler, gençliğin imanını çalmak isteyen ellerin pervasızlaştığı bu ahir zaman diliminde sağlam sığınaklarımızdı. Bugüne kadar büyük hizmetlere vesile olan bu nurlu evler, sadece konaklama hizmetini vermedi, İslâmî hayat biçimini âdeta yeniden tanımlayarak ideal bir Müslüman tipi ortaya koydu. Hem de gençler üzerinden... Ülkem, cehalet denilen yüz karasıyla boğuşurken, Bediüzzaman, Medresetüzzehra adını verdiği medeniyet vizyonunu dersanelerle hayata geçirdi. Risale-i Nur etrafında gelişen bir okuma kültürüyle derin bir bilgi birikimine sahip olmak, İslâm'ın temel hususlarıyla ilgili fikir serdedebilecek ilmî bir düzeye ulaşmak, "şirk, tabiat ve tesadüf"ten oluşan fesat şebekelerine ve komitelerine karşı fikrî ve manevî silâhlarla donanmak, dersanelerde yetişme bahtiyarlığına ermiş sakinlerinin en önemli kazanımlarıydı. Bununla birlikte demokratik gelişimin temelini oluşturan meşveret, saygın bir insan olabilmenin temeli olan adab-ı muaşeret, birlikte yaşayabilmenin şartlarından olan paylaşma, dayanışma, uhuvvet ve muhabbet... Dersanelerin hayatımıza kattığı değerlerden bazılarıydı.