Para, iktidar, güç ve şöhretin kutsandığı toplumlarda güzel ahlâktan, insaf ve merhametten, hak ve adaletten ne kadar bahsedilebilir
Böyle zamanlarda gerçek bir vatanperverlikle sahte sevgiler; hakikî vatanperverlerle sözde vatanseverler kolayca ayırt edilebilir mi
Böyle bir zamanda olmalıyız ki, yeni nesiller Safahat'ı bilmezler, ömrü çilelerle geçmiş Safahat şairini de tanımazlar. Bugün vefat yıldönümünü sebebiyle bir kez daha hatırladığımız Mehmet Akif Ersoy, milyonların zihninde sadece İstiklâl Marşı Şairi'dir. Ne Leylâ'sı bildiği İslâm için yaptıkları, ne Leylâsını yükseltecek "Âsım'ın nesli"ne nasıl bir anlam yüklediği, ne de bir iman ve ahlâk abidesi olarak gönüllerde nasıl yer aldığı pek bilinmez, bilinmesi de istenmez.
"Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma/ Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir" mısralarıyla adının bir gün unutulup gideceğini mütevazı bir sitemle dillendiren merhum ve mazlum Âkif'in ismi bugün de yaşamaya devam ediyor; Mehmet Âkif Ersoy ismi son günlerde kirli bir gündemin magazinini oluşturmaya devam etse de...
Değerleri altüst eden, paslı vicdanların kirli dünyasının yalancı şöhretlerinden söz etmiyoruz. "Viktor Hugolar, Şekspirler, Dekartlar, edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler" diyen bir Mehmet Âkif'ten; Türkçe, Arapça ve Farsça'yı ana dili gibi bilen, bunun yanında Fransızca ve Rusça eserleri orijinalinden okuyup anlatan, şairliğinin yanı sıra velûd bir mütercim olan, Doğu'yu ve Batı'yı mezcederek yeni bir İslâm medeniyetinin projelerini dillendiren gerçek bir münevverden söz ediyoruz.
"Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek/Sözüm odun gibi olsun; hakîkat olsun tek!" diyerek hak ve hakikatin adamı olmayı tüm menfaatlere tercih eden, meftun olduğu İslâm'ın doğruluk, dürüstlük, adalet, ahde vefa, sadakat gibi değerlerini korumanın ve fiilen hayata aktarmanın imanın gereği olduğunu bizlere öğreten bir Mehmet Âkif'ten söz ediyoruz.

5