Liam O'Flaherty...
İrlanda edebiyatının toplumcu yazarlarından...
'Kıtlık' romanında, 1840'larda İrlanda'da bir milyon insanın ölümüne, iki milyon insanın da ülkeden göç etmesine yol açan Büyük Kıtlık'ı, yoksul bir aileyi merkeze alarak anlatır.
O'Flaherty, İngiltere'nin boyunduruğu ve baskısı altındaki İrlanda'nın tarihinde yaşanmış bu en korkunç yıkımı, İngiliz yöneticilerin yıkımdaki rolüyle birlikte ortaya koyuyor, fotoğraflıyor, bu romanında.
İrlandalıların yaşam, kimlik ve bağımsızlık mücadelesi, diğer romanları gibi Kıtlık'ın da başlıca konusudur.
Romanları ve öykülerinde İrlanda halkının yürekliliğine ve kararlılığına duyduğu saygıyı dile getirmekten hiçbir zaman geri kalmayan O'Flaherty'nin, eserlerinde tavizsiz bir doğalcılık ile şiirsel bir anlatımı, keskin bir eleştiri ile psikolojik çözümlemeyi ustaca birleştirdiği görülür.
Bu eserini de okumakta yarar var!
***
İrlandalı Liam O'Flaherty'in bu kitabını neden hatırlattım
1840'lı yıllarda 'Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk' olan ve sömürü dünyasının zirvesinde yer alan, hain, küstah ve sinsi bir millet olan İngilizler, İrlanda'da bir milyon insanın ölümüne, iki milyon insanın da ülkeden göç etmesine yol açan Büyük Kıtlık'ı yaşattıkları gibi...
Şimdi de...
Esasen sadece şimdi de değil; yaklaşık 1 asırdır bir İslam toprağı olan Filistin topraklarında yine bir 'kıtlık' yaşatıyorlar!
İngilizlerin eliyle Ortadoğu'nun göbeğine bir 'çıbanbaşı' olarak yerleştirilen Yahudiler, tahrif edilmiş inandıkları uğruna, yüz yıldır Filistin'de, bu toprakların asıl sahiplerine zulüm üstüne zulüm kusuyor!
Bu zulümlerden en önde geleni ise bugünlerde, 'famine' olarak yansıtılan 'kıtlık!'
***
Neredeyse iki senedir devam eden, on binlerce Filistinlinin şehadete ulaştığı, yüz binlercesinin de yaralandığı Gazze soykırımında 'gelinen nokta' ile ilgili birkaç fotoğrafı anlatmak istiyorum, müsaadenizle;
* Kucaktaki kemikler: Gazzeli anneler... Kucaklarında kemikleri adeta sayılırcasına belli olan yavruları, çocukları, bebekleri... Çaresizler! Yavrularını, çocuklarını, bebeklerini sarıp sarmalayan, çadırlarında bir avuç un, bir tas çorba, bir dilim ekmek, bir kaşık süt bekleyen dünyanın en vefakâr ve cefakâr kadınları; Gazzeli anneler! Gözleri yaşlı ama bir o kadar vakur ve başı dimdik Gazzeli analar! Topraklarını terk etmeyen, limanların gemilerini beklediği gibi eşlerini bekleyen, çocuklarını büyütecekleri ortamı özleyen ve gözleyen, mücadele eden, mücahede eden anneler... Gazzeli anaların, kucaklayıp sarıp sarmaladıkları çocuklarının açlıktan, kıtlıktan ortaya çıkan kemiklerine değdiklerinde nasıl bir his beslediklerini düşünebiliyor musunuz Bu düşünceyi, bu yaşanılanı satırlara dökmek o kadar kolay değil!
ÖLÜMÜNE ATLAYAN GENÇLER!
Neredeyse iki senedir devam eden, on binlerce Filistinlinin şehadete ulaştığı, yüz binlercesinin de yaralandığı Gazze soykırımında 'gelinen nokta' ile ilgili birkaç fotoğrafı daha anlatmak istiyorum, müsaadenizle;
* Kamyonun üzerine ölümüne atlayan Filistinli gençler: Biliyorsunuz, aylardır Gazze'ye insani yardımların girmesine müsaade etmiyor, Yahudiler, işgalciler, soykırımcılar ve de Siyonistler+Haçlı Dünyası! El Cezire TV'de izledim; Gazze'ye nadir de olsa girebilen kamyonlar, üzerinde farklı insani malzemelerle yol alıyorlar! Yardımları bekleyen Filistinli gençler ölümüne kamyonların, tırların üzerine atlıyorlar! Bazı Filistinli gençler insani yardım paketlerini yardım bekleyen diğer gençlere atarken bir anda kamyonların, tırların üzerinden kendilerini ölümüne yere bırakıyorlar!
* Uçaktan atılanlar yardımlar: İspanya, Fransa, Kanada, Çin vb. Bu ülkeler havadan Gazze'ye insani yardımlar attılar, atmaya da devam ediyorlar. Paraşütlere bağlı büyük koliler yolu ile. Bu yardımların nasıl kapış kapış edildiğini TV'lerden izleyince bırakın Müslümanlığımızdan, inancımızdan, insanlığımızdan utandık, utanıyoruz! İstisnalar hariç, Müslüman ülkeler böyle bir yolu kullanmıyor, kullanamıyor, nedense! Müslüman bir belde, Müslüman bir halk gözler önünde, canlı yayında bombalanarak Siyonistlerce yok ediliyor ama 60'a yakın İslam ülkesinden 'tık' yok, suspuslar, soykırıma kör ve sağırlar! Müslüman ülkeler bir kilo un bile gönderemedi, gönderemiyor, Gazze'ye!
* Ellerinde tencereler sırada bekleyenler: Gazze'de 'Famine' ya da 'kıtlık...' Bir tas çorba, iki kaşık pilav için canhıraş, tüyler ürpertecek derecede, yürek dağlayan bir fotoğraf veren, birbirine ezercesine yemek sırasında bekleyen çocuklar, gençler, anneler, babalar, dedeler, büyükanneler... Neden dedeler ve büyükanneler Çünkü torunların anne babaları şehadete yürüdü. Geride yetim ve öksüz kalan torunları için o sırada bekleyen büyükler... Ve tarihe utanç vesilesi olarak intikal edecek olan o fotoğraflar... Ve de elbette çadırda aynı şekilde kolu bacağı kopmuş, açlık ve kıtlıktan bihal kalmış, bir tas çorba, iki kaşık pilav için bekleşenler...