Emekli yine; çile bülbülüm çile!
Açıklanan son enflasyon oranlarından sonra...
Emekli maaşı yine açlık sınırının altında kaldı...
Asgari ücretli yine açlık sınırının altında kaldı...
Memura, memur emeklisine yine hakkı verilemedi!
Hâlbuki ülkemizin yeterli kaynakları yok mu; var!
Ülkemizin emekliye daha fazla ücret verme gücü yok mu; var!
Ülkemizin emekliye daha fazla ücret vermek için geliri yok mu; var!
Ama gelirler ne yazık ki adaletli olarak bölüştürülmüyor! Mesele işte burada!
Bir küçük örnek vermek gerekirse;
2024 yılında yap işlet devret modeli ile yapılan köprü ve otoyollara 60,2 milyar TL ödeme yapıldı.
Örneğin; 1915 Çanakkale Köprüsü kamu-özel iş birliği de denilen yap-işlet-devret modeliyle inşa edildi... 2024 yılında da verilen geçiş garantisi tutmayan Çanakkale Köprüsü için 281 milyon avroyu aşkın ödeme yapıldı.
Yap işlet devret modeline bazı örnekler daha; Osman Gazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Ankara Garı, İstanbul Yeni Havalimanı vd...
Son dönemde farklı alanlarda çok sayıda yap işlet devret yatırımları gerçekleşti.
Bir kez daha tekrar etmek gerekirse, geçtiğimiz yıl itibari ile yap işlet devret modeli ile yapılan köprü ve otoyollara 60,2 milyar TL ödeme yapıldı.
Bu miktar emekliye verilemez mi
Bu miktar asgari ücretliye verilemez mi
Bu miktar memura, memur emeklisine verilemez mi
Peki, yap-işlet-devret modeline Millî Görüş lideri ve Refah-Yol Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan nasıl yaklaşmıştı
Bu modeli tasvip etmiş miydi, yoksa eleştirmiş miydi
Erbakan Hoca, yap-işlet-devret modelini 'geleceğin ipotek altına alındığı' gerekçesiyle eleştiriyordu. Şöyle ki;
"Ne özelleştirmeyle ne bu yeni vergi kanunuyla ne de yap-işlet-devret modeliyle... Yap-işlet-devret demek istikbalin satılması demek. İstikbalse 200 liralık elektriği 1200 liraya yaptırıp başkalarına satacaksınız, 40 sene de herkes 200 liralık elektriği 1200 lira kilovat saatini ödeyecek. Böylece istikbali şimdiden satıp parselleyip eziyoruz. Bu böyle gitmez, niye bu bütçeyi ciddiye alıp konuşalım Allah aşkına!"
Hülasa; bütçeden hakkını alamayan emekli "çile bülbülüm, çile!" demeye devam edecek...
YAP-İŞLET-DEVRET MODELİNİN DEZAVANTAJLARI!
Yap-işlet-devret modeli farklı akademik tezlere de konu olan bir alan.
Uygulama genel olarak şu hususlarda eleştirilmektedir;
"Modele göre; yatırımcı açısından kârlılık ön plana çıkacağından hangi yatırımların yapılacağı yatırımcıların tercihine bırakılmaktadır. Bu durumda ise vazgeçilen yatırım ileride ülkeye daha gerekli olabilir."
"Başlangıçta yatırımın yükü hafif olacağından, gelecek yıllarda bu durum tersine dönebilir. Yatırımın maliyeti normal yollarla gerçekleştirilen fiyatın üzerine çıkabilir."
"Gerçekleştirilecek yatırımın sonucunda tesislerin işletilme süresi maliyet ve kârlılığına göre uzun yılları gerektirebilir. Bu durum ise bu zaman diliminde ekonomik ve sosyal sorunlarla karşılaşma ihtimalini artırmaktadır."
"Sürenin uzun olması iktidara gelen kadroların ekonomik ve sosyal politikalarıyla çelişerek ülkeler arası sorunlar ortaya çıkabilir."
EMEKLİNİN MAAŞI İŞTE BÖYLE ERİDİ, GİTTİ!
İşin özü şu; 2008 yılına kadar emeklilerin maaşları, milli gelirin yüzde 100'ü oranında artırılırken, 2008'den sonra milli gelirin yüzde 30'u kadar artırılmaya başlandı.
1999'da 4447 sayılı kanunla Türkiye'nin her yıl milli gelirindeki artışın yüzde 100 oranının emekliye yansıtılması yöntemi uygulanmaya başladı.
Sisteme prim ödemeyen, sadece yaşlandıkça sistemden para çeken emeklinin yaşam şartlarının mümkün olduğunca korunmasını sağlamak amacıyla bu kesimlerin maaşları, Türkiye'nin büyüme oranının yüzde 100'ü oranında artırıldı, anılan dönemde. Tüm hesaplar, 'emekli nasıl daha iyi yaşar'ın üzerine kuruluydu.
Ülkemiz, 2008'de ekonomide önemli bir kavşağa girdi. Yurt dışındaki mortgage krizinin meydana getirdiği türbülans ekonomi yönetimini tedbirler almaya yöneltti.
Dönemin AK Parti yönetimi, "kriz bizi teğet geçecek" diye demeçler verdi ancak ekonomik sıkıntıyı aşmak için, ne yazık ki, o tarihlerde sayıları 10 milyon civarında olan emeklilerin maaşlarını düşürme yoluna gidildi.
Ekonomik türbülansın etkilerini zayıflatmak için ilk akla gelen, emeklilere ödenen maaşlar oldu.
Kırılma noktası olan 2008 yılından sonra emekli maaşlarının Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 30'u kadar artırılması yöntemine geçildi.