19 Mayıs coşkusu

Her gün ülkemizle ilgili gelişmeleri kaçırmayayım diye bilgisayarın başına oturup gerçeği yansıtan Cumhuriyet'in sayfalarını çeviriyorum. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun şu açıklamasını okuyunca önemli değişimlerin olacağına inancım arttı:

"21. yüzyılda Atatürk'ü anmak, 19 Mayıs'ta Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlamak, bize farklı sorumlulukları da yüklüyor. Türkiye'mizin eğitimden sağlığa, spordan kültür sanata, sanayiden bilime, teknolojiye, adalete, özgürlüğe, fikir özgürlüklerine, demokrasiye, bütün bu noktalarda en üst seviyeye ulaşması konusunda büyük bir sorumluluk."

BAYRAMLAR

Kutlama deyince akla ilk Şeker Bayramı ile Kurban Bayramı gelirdi. Devleti yönetme sorumluluğu taşıyanlar, umarım devrim bayramlarında da bu duyarlığı gösterirler.

19 Mayıs günü yedisinden yetmişine sokaklara, alanlara dökülüp adaletsiz olaylara, baskılara karşı direnen kalabalıklar onlara uyarıcı bir ders olmalıdır.

Bu coşku, kutlamayı giderek daha da genişletiyor. Eğitimde çocuk yazınını üniversite düzeyinde kurumsallaştıran Prof. Dr. Sedat Sever'in kutlamasında gönderdiği Atatürk resmini görünce içim ışıdı. Onu 66 yıl önce öğretmeni olduğum Oktay Gökten ayrı bir portreyle izledi. Handan Atılgan da Mustafa Kemal'in 21 Şubat 1927 yılında Time dergisinin kapağındaki fotoğrafıyla kutladı 19 Mayıs Bayramı'mı.

MUSTAFA KEMAL IŞIĞI

Aradan yüzyıl geçti. Yeni dillenen çocukların, gençlerin, yaşını başını almış yetişkinlerin 19 Mayıs günü sokaklara döküldüğünü görünce Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'da başından geçen bir olayı anımsadım:

Beni öldürmeye yönelik şu olayı ne zaman anımsasam gözlerim yaşarır.

22 Mayıs 1919. Mıntıka Palas Oteli'nde oturmuş, arkadaşlarla kahvelerimizi içiyoruz. Belediyenin önünde bulup silahlandırdığım asker kapıda nöbet tutuyor. Kapıda bağırdığını duydum.

"Yasak dedik ulan sana!"

Sürekli yinelenen sesi duyan yaverim Cevat Abbas tabancasını çekip dışarıya fırladı. Kapının önünde orta yaşlı, iri yarı, kapkara gözlü, pala bıyıklı bir adam duruyordu.