Akıllı şehirlerin önemi

Akıllı şehircilik, 21. yüzyılın en önemli küresel dönüşüm projelerinden biri olarak karşımızda.

Şehirlerde nüfus hızla artıyor, kent dokusu genişliyor; toplumsal ihtiyaçlar hem değişiyor hem de çeşitleniyor. Dijitalleşme yeni teknolojilerle ivme kazanırken, güvenlikten konfora, hızdan erişilebilirliğe uzanan beklentiler de aynı hızla yükseliyor. Bu ihtiyaçları şehir yaşamının vazgeçilmez unsurları kabul eden; kaynaklarını akıllıca yöneten, vatandaş odaklı, güvenli, çevreye duyarlı ve teknolojiyi bütün imkanlarıyla kullanan kentlere ise akıllı şehirler diyoruz.

Türkiye olarak, bu dönüşümü medeniyet tasavvurumuzun bir yansıması olarak görüyoruz. Nitekim şehirlerimiz, medeniyetimizin yüz akı olarak tarih boyunca insanlığa örnek teşkil etmiştir. Bu köklü misyonu sürdürme noktasında da son derece kararlıyız.

Akıllı şehir literatürünün önde gelen isimlerinden olan Hiroşima Üniversitesi'nden Prof. Ayyoob Sharifi'nin 2021'de yayımladığı çalışmada altını çizdiği husus oldukça dikkat çekicidir; "Dünya bu alanda büyük bir teknoloji hamlesi üretiyor ama iş toplumsal etkilere gelince hala belirgin bir boşluk var." Çok doğru bir tespit bu. Çünkü sokakla veri arasında kurulan ilişkiyi iyi okumak zorundayız. Bu yaklaşımın en somut çerçevesi "Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi" oldu. Bu stratejinin temel ilkesi basittir ama etkisi büyüktür; "Her şehrin kendi doğasına kulak ver." Çünkü İstanbul'un yoğunluğu ile Konya'nın ritmi aynı olamaz. Erzurum'un beklentisiyle Ankara'nın talepleri örtüşmez. Dolayısıyla tek tip çözümler yerine, her şehre kendi kumaşına göre dikilmiş bir dönüşüm gerekir. Bizim modelimiz buna dayanıyor.

Bu bağlamda; dünyadaki ilk örneklerden biri olarak İstanbul'da uygulanan Akıllı Trafik Yönetim Sistemi, hem yolculuk sürelerini kısalttı hem de yakıt tüketimini ve karbon salınımını önemli ölçüde düşürdü. Konya'da yürütülen akıllı tarım projeleri, toprak nem sensörlerinden drone destekli gözlemlere kadar pek çok uygulamayla tarımsal verimliliği artırarak çiftçilerimize büyük kolaylık sağlayan bir altyapı kurdu. Ankara'da kamu binalarına entegre edilen otomasyon sistemleri ise enerji yönetiminde standartları yukarı taşıdı ve tüketimin azalmasına katkı sağladı.

Öte yandan afet yönetimi ise işin en hayati tarafı. Şehirlere entegre edilen sensör tabanlı erken uyarı mekanizmaları sayesinde, olası bir afet anında müdahale süresi saniyeler düzeyine iniyor. Burada akla gelen en dikkat çekici ve en meşhur örneklerden biri, 2011'de Japonya'da yaşanan deprem sırasında Shinkansen hızlı tren hattında kullanılan sistemdir. Deprem sensörleri uyarıyı verdiği anda 27 trenin acil frenleri otomatik olarak devreye girmiş ve saatte 320 kilometre hızla ilerleyen Sendai treninin saniyeler içinde durması sağlanmıştı. Bu olay, akıllı ulaşım altyapılarının hayati önemini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.