Geçtiğimiz haftaki "Öcalan ve Erdoğan'ın kırmızı çizgisi" başlıklı köşe yazımızda, "Ya YPG de kendisini fesheder ve SDG olarak Suriye ordusunun yapısına girerse ne olacak" sorusunu sormuştuk.
Yazımızın yayınlanmasından sonra Suriye geçici Devlet Başkanı El Colani ve YPG elebaşı Ferhat Abdi, YPGSDG'nin "Suriye'ye entegrasyonu" için 8 maddelik bir anlaşma imzalandığını ve SDG'nin devlet kurumlarına katılacağını açıkladı.
Yandaş basın varılan anlaşmayı kamuoyuna, "YPG teslim oldu, 'teröristan' isteyen İsrail kaybetti! Derin Amerika, CIA ve MOSSAD Suriye'de tokat yedi... 'Türkiye düşmanlarının aklıyla iş yapanlar eninde sonunda coğrafyanın değişmez gerçekleriyle karşılaşır.' diyen Başkan Erdoğan haklı çıktı. Ankara, bölgede kantonculuk oynatılmasına izin vermedi." haberleriyle duyurdu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, "Suriye'nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı, doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması, Suriye'nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecektir. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır." açıklamasıyla anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Varılan anlaşma tam da geçtiğimiz haftaki yazımızda öngördüğümüz gibi "herkesi sevindirdi" görünüyor... Hükümet, "PKK'yı tüm unsurlarıyla lağvetmiş", YPG de Suriye'de amaçladığı hedefe varıyor görünmekte. Zaten PKK ve çevreleri, anlaşmayı Kürtler açısından "son 100 yılın en önemli kazanımı" olarak nitelendirdi.
Yani oyun teorisinin kazan-kazan ilkesine göre, oyunun tüm tarafları karşılıklı yarar sağlamış görünüyor!
Her ne kadar ABD'nin arabuluculuğuyla gerçekleştirilen 8 maddelik anlaşma şimdilik bir ön anlaşma olsa da yıl sonunda tam anlamıyla yürürlüğe girmesi amaçlanıyor. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Colani ile Abdi arasında imzalanan anlaşma hiç net değil ve birçok düzenlemesiyle yoruma ve tartışmaya açık.
Zaten bu anlaşmanın doğurduğu tehlike de bu yüzden.
Çünkü omurgasını Suriye PKK'sı YPG'nin oluşturduğu ve ABD'nin adını koyduğu SDG, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki petrol zengini bölgelerde IŞİD'den boşalan bölgelere yerleşerek fiilen yarı özerk bir yönetim oluşturmuştu. Ancak varılan anlaşmayla her ne kadar şimdiden büyük anlaşmazlıklar ortaya çıksa da önümüzdeki süreçte aşılacak olan Suriye'nin yeni anayasası engeliyle, bu özerk yapılar 'konfederal Suriye' yapısı içerisinde anayasal statüye kavuşabilecek!
YPG'nin Suriye'ye entegrasyonuna dair anlaşmaya dair kamuoyuna yansıtılanların aksine gerçekte YPG dağılmıyor. Öyle ki YPG sözcüsü Ferhad Şami anlaşmanın imzalanmasından sonra, "Tüm su, petrol kaynakları bizde kalacak, kendi bölgemize asla Suriye Merkezi Ordusu girmeyecek. Biz bölgemizi koruyacağız ayrıca sembolik olarak sınır kapılarına Suriye bayrağı çekeceğiz. Hiçbir hükümet gücü, sınır kapıları hariç, SDG'nin kontrolündeki bölgelere girmeyecek." açıklamasını yaptı.
Varılan anlaşma terör örgütü YPG'yi artık komşumuz Suriye yönetiminin bir parçası hâline dönüştüreceği için, Türkiye'nin bölgedeki varlığını bugüne kadar inşa ettiği gözlem noktalarıyla birlikte tüm süreci sonlandırmayı beraberinde Türkiye'nin Suriye'den çekilmesini getirecek!
Ve daha da tehlikelisi o ki BOP planlarına göre ABD'nin mimarlığındaki sürecin yakın zamanda Kuzey Irak Kürt Özerk Yönetimi ile Suriye Kürt Özerk Yönetimlerinin birleşmesini getireceği kaçınılmaz.
Oysa daha birkaç ay önce TSK'nın veya SMO'nun Fırat'ın doğusundaki PKKYPG'ye operasyon hazırlıklarının sürdürüldüğü açıklanırken diğer yandan da Suriye Ulusal Diyalog Konferansı için Hazırlık Komitesi, komitenin çalışma gündemi, konferansa davet edileceklerin kriterleri, takvimine dair açıklamalarda bulunurken "SDG dahil hiçbir askerî yapının konferansa dahil edilmeyeceğini" açıklamıştı. Suriye lideri Colani de geçtiğimiz günlerde Ankara'ya gelmeden önce verdiği bir röportajda, "Türkiye, SDG'ye karşı tam teşekküllü bir savaş başlatmaya hazırlanıyordu, ancak müzakerelere alan açmak için onlardan beklemelerini istedik." itirafında bulunmuştu!