Tunus'un hayalleri, Gannuşi'nin emekleri
İslam dünyasının güzide ülkelerinden Tunus'un siyasi serüveni, ülkedeki Müslümanlar açısından hep zorluklarla geçti. 307 yıl boyunca Osmanlı Devleti'nin sadık bir tebaası olarak kalan Tunus, 1881'de Fransız işgaliyle birlikte girdiği karanlık tünelin içinden bir daha hiç çıkamadı.
Ülkelerin de insanlar gibi duyguları vardır. Bu duygular bazen sessizce biriken bir itiraz olup hiç umulmadık bir anda baştaki diktatörü tahtından eder, bazen de güçlü bir çığlık olup mazlumlara devrimlerin kapısını açar. Tunus'un saf duyguları, gerek Fransız işgalciler gerekse yerli diktatörler tarafından çok uzun yıllar boyunca sömürülmeye mahkûm edildi. Oysa bambaşka hayalleri vardı Tunus'un... Siyasetiyle, ekonomisiyle, askeriyesiyle, zengin stratejik konumuyla, Müslümanlıkla yoğrulmuş ihlaslı/idealist nesilleriyle İslam âlemini şahlandıracak dinamo ülkelerden biri olmanın hayallerini taşıyordu güzel İslam diyarı Tunus. Diktatörler ve onların kalıntıları, Tunus'u bu ulvi hayallerinden uzaklaştırmak için yapmadıkları kötülüğü bırakmadılar.
Tunus halkının özgürlük nâmına gün görebildiği, İslami şuura sahip kişi ve kurumların gerçek anlamda özgürleşme yoluna girdiği tek dönem 2010 sonrası "Yasemin Devrimi" dönemiydi. Bu süreç, 21 yıllık sürgünün ardından ülkesine dönen Nahda lideri Raşid Gannuşi'nin halkın desteğiyle Tunus siyasetini normalleştirme imkânı bulduğu dönem olarak, önemli gelişmelere sahne oldu. Gannuşi "önce Tunus, önce insanımız" anlayışıyla ülke siyasetinde kritik görevler üstlendi. Gannuşi, diktatörlük kalıntılarının bu özgürleşme ortamını sabote etmek için kurduğu tuzakları, aklıselim tepkilerle savuşturmayı başardı. Gannuşi'nin Tunus siyasetinin önemli bileşenleri ile birlikte ortaya koyduğu gayretler sayesinde, darbe planlarının hiçbirisi gerçekleşme imkânı bulamadı.
Bu ilkeli direniş, maalesef "25 Temmuz darbesi"ne kadar sürebildi. Millî Gazete okurlarımız hatırlayacaktır, o dönemde, bu kardeşinizin imzasını taşıyan 3 günlük yazı dizisiyle 10 ay öncesinden, Tunus'a darbe yapılacağını hatırlatarak İslam dünyasına tedbir çağrılarında bulunmuştuk. Ve maalesef uyarılarımız haklı çıkmıştı. "25 Temmuz 2021" tarihinde orduyu da kendi yanına çeken Cumhurbaşkanı'nın siyaset kurumlarını saf dışı bırakması ve bütün yetkileri elinde toplamasıyla Tunus darbesi fiilen gerçekleşmiş oldu. Çok ilginçtir ki; bir "anayasa profesörü" olan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, adeta "diktatörlük rejimi ben bitti demeden bitmez, ben bu ülkenin yeni diktatörüyüm" dercesine anayasayı, meclisi ve Tunus halkının seçme/seçilme iradesini temsil eden ne kadar unsur varsa hepsini tek hamlede feshetti. Tunus Meclis Başkanı Raşid Gannuşi ve beraberinde yüzlerce muhalif siyasetçi, vatana ihanetle eşdeğer suçlamalarla cezaevlerine dolduruldu.