Filistin direnişinin sembol isimlerinden biri olan Yahya Sinvar'ın şehit edilmesinin üzerinden bir yıl geçti.
16 Ekim 2024 tarihinde, Gazze'nin İsrail ordusu tarafından yerle bir edildiği bir ortamda, yanındaki birkaç Kassam mücahidiyle birlikte savunma operasyonuna çıkan Yahya Sinvar, işgalcilerle giriştiği çatışma sonucunda, hayatı boyunca hasretini çektiği şehadet makamına kavuştu.
Canını Rabbine teslim ettiğinde 62 yaşındaydı Sinvar. Peygamber Efendimizin (S.A.V.), "İslam garip geldi, garip gidecek, ne mutlu o gariplere" hadis-i şerifinde buyurduğu üzere huzur, rahat, refah adına hiçbir şey göremediği dünya hayatını onurlu bir finalle yani şehadetle nihayetlendirdi.
Bugün, Siyonistlerin gasp ettiği cenazesine dahi tahammül edemediği Yahya Sinvar, cesareti, kararlılığı ve gelecek nesillere manevi bir miras olarak bıraktığı sarsılmaz mücadele azmiyle milyonlarca Müslüman'ın yüreğine gömüldü.
Yahya Sinvar sıra dışı bir lider olarak direniş tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Evet, mücadeleye ilk adımlarını attığı gençlik dönemlerinde de sıradan bir genç değildi, yerinde durmayan, kabına sığmayan, gasp edilmiş İslam topraklarını yani Filistin'i İsrail'in elinden geri almaya and içmiş, cihat aşkıyla yanıp tutuşan bir mücahitti.
Kıt kanaat imkânlara rağmen Allah'ın izni ve yardımıyla birçok zoru başardı. HAMAS'ın Mecid isimli iç güvenlik servisini kurdu, düşmanın planlarına karşı hamleler geliştirmek adına hapishane yıllarında İbraniceyi iyi derecede öğrendi ve düşmanı her defasında büyük bir şaşkınlığa uğratan etkili operasyonlara imza attı.
Son derece zeki, üretken ve çalışkan bir devlet adamı olan Yahya Sinvar, hayatını maddi metalar peşinde heba etmedi, sahip olduğu vasıf ve donanımı dünyevi çıkarlar uğruna değil; dini, vatanı, kutsalları, idealleri yolunda, Kudüs'ün özgürlüğü uğrunda kullandı.
Sinvar'ın mücadele ahlâkında asla işbirlikçilik yoktu, O'nun anlayışında saflar ve kavramlar netti, dostun ve düşmanın tanımları ve konumları apaçık bir şekilde belliydi. Düşmanla son karşılaşmasında dahi elindeki cılız bir sopayı İsrail'in gelişmiş dronuna fırlatacak kadar haysiyetli bir irade ortaya koyması, aslında O'nun bu dirayetli ve tutarlı kişiliğinin de bir yansımasıydı.
1988 yılında girdiği İsrail hapishanesinden 2011 yılında esir takası anlaşmasıyla çıktı. Dile kolay 23 yılını Siyonist zindanlarında işkencenin envai çeşidini yaşayarak geçirdi. Burada da boş durmadı, davası uğruna çalıştı, didindi, İsrail zindanlarını Medrese-i Yusufiye'ye çevirdi, "Diken ve Karanfil" adını verdiği şaheser nitelikteki kitabını burada kaleme aldı.
İslam âleminin meselelerine kafa yoran özellikle Filistin mücadelesine ilgi duyan her bireyin okuması gereken Diken ve Karanfil'i izzetli bir dostla sohbet edermişçesine büyük bir hayranlıkla okuyarak bitirdim.
Diken ve Karanfil'de Filistin mücadelesinin ana hatları, İsrail işgalinin Filistin topraklarındaki soykırım girişimleri, katliamları velhasılıkelam Siyonizm'in çirkin ve karanlık yüzü Yahya Sinvar'ın etkileyici anlatımıyla, tüm şeffaflığıyla satırlara dökülüyor.