Modernlik dindarlığı, dindarların iktidarını bir zamanlar boğmak istemişti. Kemalistler, kamusal alanda bir kadının başörtüsü takmasını dahi hazmedemiyorlardı. Liberal kesim ise, samimi bir şekilde örtünen bir kadının, bu tercihinden dolayı baskılanmasına karşıydılar. İki binli yıllar öncesinde laik ve Kemalist kesim dindarlara hayat hakkı tanınmasına dahi karşıydılar. Ötekileştirme ve yok saymada laikler çok tutucuydu. Merve Kavakçı RP'den vekil seçilip meclise başörtüsü ile girince, "bu kadına haddini bildirin!" diyen Bülent Ecevit de düşünce ve fikir özgürlüğü yanlısı bir siyasetçi değildi.
Ak Parti iktidara geldiğinde bu yüzden çok endişelendiler. Rahatça rakı içemeyeceklerini, plajlara gidemeyeceklerini ifade edenler bile oldu. Hatta bunların içerisinde gazeteci bir kadın olan Ayşe Arman, kafayı etek boyuna takmıştı. Bir gazeteci ile söyleşi yapan Ayşe Arman, çeperine aldığı gazeteciyi çapraz sorularla terletmişti. Darbe yanlısı askerler de merhum Erbakan Hocaya yapmadıklarını bırakmadılar.
Şerif Mardin, memleketin durumunun sosyolojik fotoğrafını çekmeye çalışırken, aslında uyanık ve aynı zamanda usta gazeteci olan Ayşe Arman nedense inanç özgürlüğü, yaşam hakkı konusunda liberaller gibi düşünmüyordu. İşte benim de bir türlü bunu havsalam almıyor. Yahu partiler ve cemaatler İttihat ve Terakkinin ürünü yapılardır. Sistemi kökten değiştirici referans ve güce sahip değiller. Arman gibi bir gazeteci dindarların iktidara gelmesiyle etek boyunun uzayacağını düşünür ve bu endişesini şöyle ifade ederdi: "-Ya biz farkında bile olmadan gittikçe etek boyları uzarsa Eğer benim hayat tarzım değişmek zorunda kalacaksa, Boğaz'da istediğim gibi içki içip balık yiyemeyeceksem, istediğim gibi giyinemeyeceksem ben ne yapacağım O zaman da askerin varlığı emniyet supabı gibi geliyor insanlara Bakın şimdi ben şu durumdayım: Hem Cumhurbaşkanı'nın (Abdullah Gül) eşinin türbanlı olmasından hoşlanmıyorum hem de Cumhurbaşkanı'nın eşine türbanından dolayı yapılanların ayıp ve tahammül edilmez olduğunu düşünüyorum. Böyle bir çelişki yaşamaya hakkım yok mu"
Liberal kesim askerin vesayetinden rahatsız olurken Arman gibi düşünenler, askeri laik sistemin emniyet supabı olarak görüyorlardı. Sıkıştıkları ve sistemi tehlikede gördükleri vakit askeri vesayete himmet eyleyen laikler, nereden bileceklerdi ki, Ak Parti'nin iktidarında hiç kimse kılık ve kıyafetinden dolayı kınanmayacak. Ak Parti, başkalarının yaşam hakkına müdahale etmeyi bir tarafa bırakın, kendi seçmeni dahi sistemin içerisinde eriyerek, eleştirdiği kesime benzemeye başladı. Laiklerin hayat tarzı ile dindarların yaşamı, toplum içerisindeki tutumları gayet uyumlu bir şekilde değişip dönüştüler. Hatta sistemi sahiplenme noktasında onları bile solladık. Zaman, Ayşe Arman'ın yersiz endişelerini haklı çıkarmadı. Bırakın etek boyunun uzamasını, örtülü kadınlar da tıpkı laik, demokrat, liberal kadınlar gibi kafelerde geyik muhabbeti yapıp sigara tüttürmeye başladılar.
Dindarların devlete talip olmasındaki en büyük amaç, Allah'ın dinine hizmet etmek, yıllarca ezilip horlanan Müslümanlara rahat bir nefes aldıracak ortam oluşturmaktı. Ak Parti bunu büyük ölçüde başardı. Kamusal alan da dahil her tarafta kılık kıyafet baskısı kalktı. Askeri vesayet bitirildi. Düşünce ve fikir özgürlüğünün önünde ne kadar engel varsa kaldırıldı. Ekonomik olarak da Türkiye, son yirmi yılda müthiş derecede büyüdü. Uluslararası düzen karşısında artık ben de varım diyebilen bir Türkiye var. 22 yıldır dindarlar eliyle şekillenen Türkiye'nin en büyük birkaç sorunu var. Bunların ilki beka sorunu. Diğeri ise ekonomik kriz ve gittikçe artan değişim ve dönüşüm talepleri.