İsrail'in Gazze ve İran saldırısı

İsrail'in Gazze ve İran saldırısı

ABDULLAH ŞANLIDAĞ

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 12 Haziran'da "Eğer durdurulmazsa, İran çok kısa bir sürede nükleer silah üretebilir" diyerek İran'a saldırılar başlatmıştı. Şöyle Netanyahu'nun geçmişine baktığımızda, benzer söylemleri 1995 yılından beri seslendirdiğini görmekteyiz. Peki mesele gerçekten İran'ın nükleer silah üretmesi mi İsrail'in kendisi bu silahları üretmiyor mu

Buraya tekrar döneceğim ama öncesinde İsrail'in Bir de Gazze saldırıları ve işgali var ki, asıl onu değerlendirmek gerekiyor. Evet, Gazze, Filistin Devleti'nin topraklarıdır. Aliya İzzet Begoviç' in de çok güzel ifade ettiği gibi, Gazzeli Müslümanlar imanına, bayrağına ve devletine sahip çıktılar.

İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e karşı başlattığı beklenmedik saldırının ardından bir kez daha alevlendi. İsrail misilleme olarak, Hamas'ın kontrolündeki Filistin bölgesi Gazze Şeridi'ne hava saldırıları yapılması ve "tam bir abluka" uygulanması emrini verdi. Bu, kökleri 20. yüzyılın ortalarına dayanan bir çatışmanın yeni ve ölümcül bir bölümünü teşkil ediyor.

İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikasını doğru analiz edebilmek için, Siyonist devletin Arz-ı Mev'ut yani vadedilmiş topraklar projesinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekmektedir. Netanyahu denilen siyonist kefere, cesaretini Amerika ve uluslararası güçlerden almaktadır. Siyonist emellerini gerçekleştirebilmek için İsrail'e en büyük desteği Amerika vermektedir. Netanyahu'nun Gazze, Lübnan, Suriye saldırıları ve İsrail savaş uçaklarının Suriye'nin Türkiye'ye yakın Lazkiye'yi bombalaması sonrasında, Erdoğan ve Bahçeli Arz-ı Mevud projesine değinmişler ve çok açık ve sarih bir şekilde hedefin Türkiye olduğunu ifade etmişlerdi. İsrail'in sinsi planlarında, Gazze, Filistin'in haritadan silinmesi, Lübnan, Yemen ve İran'ın felç edilmesi, Kıbrıs Rum kesimi gibi meseleler önemli sinyaller veriyor. Daha önceki yazılarımızda da değindik. İsrail'in Nil'den Fırat'a kadar uzanan topraklarda büyük İsrail devletini kurma projesi devam etmektedir. Tabii başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Türk istihbaratı, dış politikayı çok iyi gözlemlemekte ve gereken tüm tedbirleri almaktadırlar. Türkiye'nin ulusal güvenliğinin sağlanmasında, sınırlarındaki terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde, iç ve dış politika çok büyük önem arz etmektedir.

Şu anda tüm dünyada ve özellikle Orta Doğu'daki gelinen süreç, her açıdan önemlidir. Dolayısıyla Türkiye stratejik ve jeopolitik önemi nedeniyle kendisini olayların akışına bırakamayacağı gibi, bekle gör taktiği ile de hareket edemez.

Bu anlamda Ortadoğu İslam coğrafyasını çok iyi bilen İbrahim kalın ve Hakan Fidan gibi insanlara ihtiyaç vardır. Zaten Reis de bu iki cepheyi çok sağlam tutmakta ve her türlü desteği sağlamaktadır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Türkiye şu anda bölgesel güç ve küresel aktördür.

Söz başına dönecek olursak, İsrail'e rağmen Trump, kısa vadede İran'ın çöküşünü öngörmediği için ateşkes sağladı. Savaş küresel enerji piyasalarında menfi yönde etkiledi. Knesset üyesi Avigdor Liberman; "Ateşkesin acı bir sonuç olduğunu, rejimin teslimiyeti yerine müzakerelerin İran'ı güçlendirebileceğini" savundu ve "Net bir anlaşma olmazsa 2-3 yıl içinde daha kötü koşullarda yeni bir savaşın kaçınılmaz olduğunu" belirtti.