İslamcılığın geldiği nokta

İslam dünyasının temel sıkıntısı, teknoloji ve yeniliklerin gerisinde kalmamız değil, bilginin kirlenmesi, kimlik ve kişiliğimizin zedelenmesidir. Kur'an, bireyin vahiyden kopmasını "dünyevileşme" yani seküler sokağa sapma olarak tanımlar. Müslümanlar hakikatin arayıcısı olmak yerine, biat kültürünün neferi olmayı tercih ettiklerinden beri hep kaybediyorlar. Politize olmuş toplumları değiştirip dönüştürmek, suyu tersine akıtmaktan daha zordur. Mü'minler eskiden de beleşçi ve külfet istemeyen yolun yolcusuydular. İslam'ın ana kaynakları bellidir. Onlara ulaşmak yerine, çeviri eserlerle Türkiye'yi ve İslamcılığı yorumladık. İşte gelip tıkandığımız noktada kültürel mirası da tüketmeye başladık. Demokratik mücadele Müslümanlar için gerekli bir vasıtaydı. Tavandan tabana dönüşümü savunanlar ve devlette söz sahibi olmanın zorunluluğuna dikkat çeken entelektüel, siyasi kimlikler, devleti ele geçirmenin farz olduğunu dahi dillendirdiler. Refah Partisi ile yakalanan bu güç döngüsü, sonrasında Ak Parti ile zirve yaptı. Ak Parti, alt ve orta sınıflar da dahil herkesin gelir seviyesini artırdı ve sınıf atlattı. Adalet ve kalkınma hamleleri, ülkeyi geliştirip üretimi, ihracatı artırma projeleri olumlu adımlardı. İktidarın çeperine çöreklenmiş zengin zümreler servetlerine servet kattılar. Vesayet sistemi kaldırıldı, paralel devlet sevdalısı FETÖ, kamudan uzaklaştırıldı. Lakin bu boşluğu Pelikancı grup doldurdu. Hem devletin hem de İslamcılığın içini boşaltan Pelikan çetesi, aslında Ak Parti'nin de altını oydu. STK'lar, sivil toplum örgütleri bu dönemde bir varlık gösteremediler. Belki farkında değildik ama devletçi ve güvenlikçi politikalar, bu kesimleri şartsız itaate zorladı. Yapıcı özeleştiri dahi yapamadılar. Yapanlara da hain damgası vuruldu. İttifak kültürü, herkesi kendisi olmaktan uzaklaştırdı. Laik ve Kemalistler, dini söylemlere sahip çıkmaya başladılar. Devletin imkanlarını kullanan, ihalelerle zenginleşen müteahhit Müslümanlar milliyetçiliğe, Atatürkçülüğe evrildiler. İslamcılığın