Biz Hangi AraBu Hale Geldik
ABDULLAH ŞANLIDAĞ
Bir zamanlar komşusunun kapısını çalmayı ibadet sayan bir millet, bugün sessiz kapıların, uzak gönüllerin ülkesi oldu. Pandemiyle evlere, depremle sokaklara sığamadık.
Peki biz, hangi ara bu hale geldik Şeriat, devlet, hak, hukuk diye bir davamız vardı, adını bile anmaz olduk.
Başörtülü kızlar, ne yazık ki cafelerde sigara tüttürüyor. Evlerde çay sohbeti eşliğinde muhabbet yapılırdı. Tefsir okunur, dünya Müslümanlarının dertlerine çareler aranırdı. Artık kimse kimsenin hatırını dahi saymaz oldu.
Zaman geçti, kelimeler fakirleşti, gönüller yoksullaştı. Zekatı, infakı, paylaşmayı unuttuk. Yaşar Kemal'in dediği gibi, "Tatlı sözler söylemekte dilimiz fakir" artık.
Arayıp sormakta elimiz fakir.
Bir zamanlar komşunun kapısını çalmak, halini hatırını sormak ibadet sayılırdı.
Şimdi kapılar sessiz, sokaklar dilsiz, gönüller uzak.
Koronavirüs günlerinde "Evlerinizden çıkmayın" dediler.
6 Şubat sabahı depremde "Evlerinize girmeyin" dediler.
Bir millet, birkaç yıl içinde hem evine hem yüreğine sığamaz hale geldi. Depremde hep, alan el olduğumuz için, sonrasında veren el olmayı unuttuk.
Bir gecede hem sokakta hem içinde enkaz altında kaldık. Kusura bakılmasın ve hiç kimse suçu başkalarında aramasın. Biz hepimiz asimile olduk.
Kimi annesini, kimi evladını, kimi komşusunu kaybetti.
Ama belki de en çok insanlığımızı kaybettik. Erdem ve onurlu yaşamayı kaybettik. Birbirimize omuz vermeyi, gönül vermeyi, elimizi uzatmayı unuttuk. Yardımlarda, dualarda bile bölündük.
Oysa bir zamanlar biz; aynı sofrada ekmeği paylaşan, aynı duayı farklı dillerde eden, aynı acıya omuz veren bir millet değil miydik

5