13 Ekim'de İsrail Meclisi'nde konuşan ABD Başkanı Trump, "Amerika'yı Yeniden Büyük Yapalım(MAGA)" diyen bir Başkan'dan çok "İsrail'i Yeniden Büyük Yapalım(MİGA)" diyen bir havadaydı. İsrailliler de Trump'ın pohpohlanmaya olan zaafından ziyadesiyle istifade ettiler.
İsrail Meclis (Knesset) Başkanı Amir Ohana, Trump'ı antik Yahudi tarih anlatısında kutsal bir yeri olan Pers Kralı "Büyük Kyros"a benzetiyordu. Mitolojik anlatıya göre Kyros, Yahudiler'in Babil'deki sürgün dönemine son vermiş ve Kudüs'teki tapınağı yeniden inşa etmelerini sağlamıştır. Ohana, "Sayın Başkan, siz İsrail halkının karşısına sıradan bir Amerikan başkanı olarak değil, Yahudi tarihinin devleri arasında yer alan bir kişi olarak çıkıyorsunuz. Sizinle benzerlik gösteren birini bulmak için iki bin beş yüzyıl öncesine, Büyük Kyros'a kadar gitmemiz gerekiyor" diyordu. Ohana'ya göre Trump sadece 'Büyük Kyros'la kıyaslanabilirdi.
Konuşmacılar Trump'ın 2020'de İsrail'in Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşimleri genişletmesine izin vermesini de hatırlatarak de teşekkür ettiler. Oysa Trump, eylül ayında Beyaz Saray'da gazetecilere yaptığı bir açıklamada İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğini söylemişti. Aldığı övgülerden adeta başı dönen Trump, bu sözünü de unutmuş gibiydi.
2016'dan bu yana Trump'ın seçim kampanyalarına yüz milyonlarca dolar bağış yapan Siyonist milyarder Sheldon Adelson'ın eşi Miriam Adelson da Knesset'te idi. Trump kocası öldükten sonra "süper bağışçı" rolüne devam eden Miriam Adelson'ı da alkışlattı. Trump, Adelsonların İsrail için yapılmasını istediği her şeyi yaptığını belirtiyordu. ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması bunlardan biriydi. Trump, Adelson'ların isteklerinin hiç bitmediğini de söylüyordu.
Knesset'te konuşma yapan muhalefet lideri Yair Lapid'in söyledikleriyse Siyonistlerin ruh halinin bir özetiydi. Lapid, Babil Talmudu'nda bir insanı kurtaranın bütün bir insanlığı kurtardığının vurgulandığını söylüyordu. Lapid de İsrail'li esirleri kurtardığı için Trump'a teşekkür ediyordu. Lapid'in sözleri bedenleri Amerikan bombalarıyla paramparça edilen ya da ilaçsızlıktan gıdasızlıktan hayatlarını kaybeden Gazzeli bebeklerin, çocukların, kadınların ve diğer Filistinlilerin "insan" olarak görülmediğini bir kez daha teyit ediyordu. İsrailli esirlerin kurtarılmasından defalarca bahseden Trump ise yetmiş bin Filistinlinin katlinden ve yüz binlerce yaralıdan hiç söz etmedi. Önemli olan tek şey İsrailli esirlerin kurtarılmasıydı.
Trump, "Bibi" olarak hitap ettiği "Soykırımcı Binyamin Netanyahu"nun kendisinden adını bile bilmediği Amerikan silahları istediğini, bunları derhal verdiğini, İsrail ordusunun da bu silahları çok iyi kullandığını söyleyerek utanmazlık çıtasını daha da yükseltiyordu. Bu sözler ABD'nin Gazze'yi Trump'ın adını bile bilmediği Amerikan silahlarının test alanı olarak gördüğünün de bir itirafıydı. Hakikaten İsrail ordusu Amerikan silahlarını çok iyi(!) kullandı, havadan bombalar, füzeler yağdırarak evleri, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri moloza çevirerek, silahsız sivilleri katlederek ne kadar 'güçlü' olduğunu bütün dünyaya gösterdi.