Dünya, Gazze'deki soykırıma yönelik tek tek adımlar atmaya başladı.
Filistin'i tanıyacağını açıklayan ülkeler artıyor.
İsrailli bakanları ülkelerine almayacağını açıklayanlar artıyor.
Batı medyası da yapılanları görüyor artık.
İsrail içinde de soykırıma yönelik sesler çıkmaya başladı.
Çocukların açlığına ve yardım beklerken bombalanmasına tepkiler artıyor.
Yani İsrail için yolun sonu görünmeye başladı. İsrail ise son çırpınışlarında.
"Düşmanların dostumdur" deyip Güney Kıbrıs'a yanaşıyor.
Bölgede yeni huzursuzluklar ve istikrarsızlaştırma çabaları ile dikkatleri dağıtma peşinde.
Dünya, Avrupa'nın gözleri önünde yapılan Bosna'daki soykırımı iş işten geçtikten sonra kabul etmişti.
Ama suçlular cezalandırıldı ve Avrupa tarihine kara leke olarak yazıldı.
İsrail'in soykırımını da herkes görüyor artık.
Ve dur deme zamanı geldi de geçiyor bile.
O yardım beklerken bombalanan çocukları görüp de buna ses çıkarmamak sadece vicdansızlık değil insanlık dışı bir şey.
Dünya dönüyor sen ne dersen de Netanyahu.
Ve artık vicdanlı tepkilerle yolun sonu görünüyor...
Depremi depremle hatırlamak
Rusya'daki deprem sonrası yine depremi hatırladık.
Bunun İstanbul ve Marmara'yı etkileyip etkilemeyeceği tartışılıyor. Uzun uzun tsunami ve sonuçları tartışılıyor.
İstanbul'un kıyılarının olası depremde nasıl etkilenebileceğine yönelik senaryolar ortaya koyuluyor.
Bu yazıyı okurken "Depreme gerçekten hazır mıyız" diye bir düşünün.
İstanbul'da oturanlardan "hayır" yanıtları gelecektir.
Özellikle o dar sokaklarda ve depreme dayanıksız evlerde oturanların eylem planlarını gözden geçirmesi lazım.
Evleri depreme dayanıklı olmayanların tüm olasılıklara yönelik kentsel dönüşümü başlatmaları gerekiyor.
Güneşi görememek
"Öyle bir yangındı ki gökyüzündeki güneşi bile görmek mümkün değildi."
Bu sözleri geçtiğimiz yıllarda memleketim Manavgat'taki yangın sırasında bir arkadaşım söylemişti.
İklim değişikliği, sıcaklar, insan hataları ve bilerek yakanlar nedeniyle Türkiye yangınlı günler yaşıyor.