Mardin'den gelen kitap

Mardin'in Derik ilçesinden bir kitap geldi. 'Bana Hikâyeni Yaz'.

Yazarı ise zeytin diyarının genç yazarları.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile gittiğim Mardin'de tanışmıştım Derik Kaymakamı Yunus Emre Bayraklı ile.
Kaymakam Bayraklı göndermiş kitabı bana. Derik'te ortaokul öğrencileri arasında 'bana hikâyeni yaz' adlı hikâye yarışması yapılmış. Derik Kaymakamı ve İl Milli Eğitim Müdürü'nün katkılarıyla 245 hikâyeden en iyi olan 25 tanesi seçilmiş ve kitaplaştırılmış.

Proje olarak bile ortaokul öğrencilerinin dünyasını yazması açısından çok önemli bir kitap olmuş.

Kitapta 15 Temmuz'dan zeytin ağacına, kar tanelerinden çiçek yetiştirmeye, huzurevinden ilk hatıralara, dağlardan rüyalarına kadar birçok hikâye yer alıyor.

Derik Kaymakamı Bayraklı kitapla ilgili olarak, "İnsan hayal yeteneğine yalnızca okumakla ulaşır. Okumak insanı göremediklerini görmeye yarayan en etkili araçtır. Bu araç sayesinde nice bilinmeyen bilinir, nice görünmeyen görülür, nice uzaklar yakınlaşır, nice yakınlar da aşılır. Genç nesli gerçek mutluluğa ulaştıracak olan yegâne araç okuma yazma kültürünün yaygınlaştırılmasıdır" diyor.
Ortaokul öğrencilerinin çok güzel hikâyeler yazdıklarını vurgulayan Bayraklı, "Çocuklarımızın içindeki bu cevherleri gördükçe çok mutlu oluyoruz" diyor.

Derik'teki zeytinin geçmişi bin yıl öncesine dayanıyormuş. Zeytinyağı üretimine de geçilmiş ve İngiltere'den altın madalya kazanmış. O yüzden de kitabın yazarı, zeytin diyarının genç yazarları olmuş.

Kitapta dikkatimi çeken birkaç hikâye şöyle:

BABAMIN ZETİN AĞACI: ... Sevgili zeytin ağacı, bugün babam eve zeytin fidanı ile geldi. Zeytin ağaçları sabrı, dayanıklılığı ve bereketi simgelermiş. Babamla birlikte bahçeye zeytin fidanı diktik. Babam fidana gözüm gibi bakmamı söyledi. Söz veriyorum sana gözüm gibi bakacağım. Sevgili zeytin ağacı, artık büyümeye başladın. Suyunu ihmal etmiyorum. Sevgili zeytin ağacı, bugün ilk defa zeytinlerin oldu ama ben sevinemedim. Babam çok hasta, lütfen ona bir şey olmasın. Sevgili zeytin ağacı, artık babam yok… Gördüğü her zeytin ağacı babasının sevgisini ve öğrettiklerini hatırlatıyordu ona. Tayin isterken ilk tercihiydi burası. Hiç bilmediği bir kasabaya sırf zeytin bahçeleri var diye gelmişti. Suladığı her fidanda, dokunduğu her yaprakta babasına verdiği sözü tutuyordu Öykü. Yarım kalan hikâyesinin eksik parçasıydı bu kasaba. Öykü yarım kalan öyküsünü zeytin ağaçlarının arasındaki küçük bir mahalle okulunda, gözleri pırıl pırıl bakan öğrencileriyle tamamlıyordu...Kafasını kaldırdı, zeytin ağaçlarına baktı, tıpkı babasına gülümser gibi gülümsedi. (Nurda Kızılay - Cumhuriyet Ortaokulu)