İsmet Özel, Surat Asmak Hakkımız kitabında "Dertlerimiz ile dert edindiklerimiz aynı şeyler değil" der. Bugün dürüstlük tanımının bir karşılığı da bu olsa gerek. Kendimizden başlayarak tüm kademelerdeki aidiyetimiz olan her gruba karşı dürüstlüğümüzü tekrar gözden geçirmemiz gerektiği bir dönemdeyiz.
Aksa Tufanı Operasyonu sonrası süreç ile ilgili söylenebilecek en önemli husus belki de tüm foyalarımız ortaya çıktığıdır. Zira hepimiz belli bir konfor alanına hapsolmuş bu konfor alanını muhafaza etme, bizi o konfor alanında tutan eylem, söylem ve karşıtlıklarımızı minimum düzeyde yapma derdine düşmüşüz. Yani aslında olması gereken dertlerimiz ile dert edindiklerimiz arasında çelişki var. Yine aynı kitapta İsmet Özel, "Her şey gözlerimiz önünde olup bitiyor. Her yeni çatışmanın bir öncekini unutturuyor olmasını yadırgamıyoruz." Gerçekten de öyle oluyor. 09.09.2025 gecesi saat 01.30 sularında küresel Sumud Filosu'nda bulunan Familia Madeira gemisine bir İHA saldırısı gerçekleştirdi İsrail. Gemi ne İsrail'in sözde deniz sahasında ne de ona doğru hareket etmiş durumda, sadece Tunus'ta demirlemiş durumda… İsrail'in bu olduğunu bizler biliyoruz. İsrail'in neler yapabileceğini ve tüm dünya fark etmeden neler yaptığını bizler Erbakan Hocamızdan öğrendik. Birileri dur demezse (bu birilerinin biz olmadığımızı yani kolektif olarak biz olmadığımızı maalesef görmeye başladık) Daha da yapacaktır. Bundan kimsenin şüphesi yok. 700 günü aşkın bir süredir 21'inci yüzyılda ne büyük katliamı planlı ve programlı, dura dura, yavaş yavaş yapılıyor ve bizler gözlerimizin önünde olup biteni birlikte seyrediyoruz! İlk günlerde 10 kardeşimizin şehit haberi geldiğinde sokaklara dökülüyordu insanlar. Şimdi günde 100 kişi şehit oluyor. Açlık ve yoksunluk almış başını gitmiş durumda. Ancak yadırgamaz ve umursamaz olduk.
Bir kalın seslinin kendisine yakıştırıp dediği gibi "siz suçlusunuz", evet biziz suçlu. Tabii onun baktığı yerden veya kastettiği yerden değil ama ben onu da dâhil ederek söylüyorum; az çalıştığımız için suçluyuz, bir olamadığımız için biz suçluyuz.
Bakınız, Siyonizm, içine girmiş olduğu krizden iki şekilde çıkacaktır. Birincisi tüm dünyayı büyük bir kaosa sürükleyip kendisi aradan sıyrılıp büyük İsrail'i kurmaktır. Bu süreçte onu yapmaya çalışıyor zaten. İkinci olarak da İsrail'in kaybettiği itibarı geri alabileceği bir süreci inşa etmek. Ancak katliam yapmaya devam edip, ateşkese yanaşmayıp ve bunu da tüm dünyanın gözüne sokarak gerçekleştirmesi mümkün değil. Bu nedenledir ki; tüm dünyada Siyonistler tekrar istenmeyen adam durumuna düştüler. Devlet mekanizmalarını ele geçirmeleri, gemilerle, uçaklarla zenginlik, silah, itibar taşımaları ve bunların devletlerin doğrudan dolaylı korumaları ile yapmaları yetmiyor. Zira halkalar uyandı ve artık yeter diyor.
Bu süreçte kendilerine en çok zarar veren eylemler de bu yardım filolarıdır. Tüm dünyadaki vicdanlı insanların gözleri kulakları burada… O yüzden ilgili görünüp ilgisiz kalanlar, ilk başta görmezden gelmişken bugün daha çok dikkatlerini buraya verdiler. Bu vicdan gemilerinin İsrail'in ayarlarını bozduğunu söylemiştik daha önceki yazılarda defaatle, sadece İsrail'in değil, tüm dünyanın ayarlarını bozuyor. O yüzden korkutma ve yıldırma için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Siyonistler bu gemilere izin vermeyeceğini, bu gemilere el koyacağını ve gemileri sahil güvenlik gemisi yapacağını ifade etmişti. Saldırılar bunun ilk işareti gibi görünüyor. Maalesef diyorum ama yapar da. Biz böyle baktığımız sürece dahasını da yapar. Ancak bu süreci yürütmek için dikkatleri başka yere çekecekleri yeni bir olay lazım bu katillere… Bunun için yeni bir İran saldırısı gibi sansasyonel bir hamle gelmesi beklenebilir. Kendisinin içine düştüğü kargaşayı göstermemenin en kolay yolu başkasını kargaşaya sürüklemek veya daha büyük bir kargaşayı gündeme taşımaktır. Bu da tam Siyonizm'in planlarında olacak bir etkinliktir. Ancak yenilgileri vicdanlı insanların direnişi ile olacaktır.