Adaletsiz kanun ve kanunsuz adalet

Adalet ve hukuk kavramları birbiri ile karıştırılan veya birbirinin yerine kullanılan kavramlardır. Esasında bu kavramlar çok farklı yönleri olan ve farklı boyutları ile analiz edilmesi gereken kavramlardır. Merhume Alev Alatlı, sosyal medyada çokça rastladığımız konuşmasında, "Asıl olan hakkın helal edilmesi olmalıdır. Asıl olan helalleşmek olmalıdır. Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz. İflas eden kardeşimizin haraç mezat satışa çıkartılan evini satın almanız, yasal hakkınız olabilir ama helal değildir. İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin hakkına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur. Ama yaptığı iş helal değildir. Yeni ve çok daha ucuz enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan, sümen altı eden bir petrol şirketi yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir…" ifadelerini kullanıyor.

Bugün sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın temel problemi hukuk sisteminin bu kadar kompleks hale gelmesine rağmen adalet sunamamasıdır. Hakkı üstün tutan bir hukuk sistemi inşa edilmedikçe de bu mümkün gözükmemektedir.

Hukuk sistemi neredeyse hâlihazırda yazan kuralların boşluklarını ve açıklarını kullanarak yasal sınırlar içinde belli şekilde adaletsizlik inşa etmeye doğru evrilmiştir. Her yerde duyar olduğumuz "şöyle oldu de yırtarsın" veya "aslında şöyleydi de az ceza alırsın" üzerine dönüşmüş yöntemlerle adeta yalan söylemek meşrulaştırılarak sadece anlık sonuç odaklı bir anlayış oluşturulmaya çalışılmaktadır. Allah rahmet eylesin, tanımaktan mutluluk duyduğum Doktor Ahmet Tevfik Ozan, 80'li yıllarda tıp öğrencisi iken bir olay yüzünden içeri alındığında avukatlar "inkâr et, kurtulursun, ne olacak küçük bir yalan" diyorlar. O da, "Ben yalan söyleyemem, ben böyle öğrenmedim hayatı" diyerek cevap veriyor. Bunun üzerine 20 yıl ceza alıyor, afla çıkıp, öğrenci affı ile de tıpı bitiriyor. Sözün özünde bir cümleyi söyleyip söylememesi hayatının tamamen farklı bir biçimde ilerlemesine neden oluyor. Bugün kim bunu diyebilir bir düşünmek gerek…

Adaleti sağlayan bir hukuk sistemi olmazsa kanunsuz bir şekilde işletilen bir adalet sistemi mevcut sisteme paralel bir şekilde gelişmeye başlar. İşte bu noktada kullanılan kavram Vigilantizmdir. Kavram yerine kanunsuz adalet veya kanunsuz infazcılık da denmektedir. Mana olarak ise suçların yasa dışı yollarla engellenmesi, soruşturulması veya cezalandırılmasıdır.

Hukuka güvenin azaldığı bir ortamda adaletin işletilmesi için insanlar kendilerine çözümler ararlar bazen hukukta çokça rastlanan bir kavram olan ihkak-ı hak yani hakkını kendi kendine almaya başvururlar. Örneğin sizden çalındığını bildiğiniz bir bisikleti haftalar sonra bir başkasında görüp ondan alma. Bu da suçtur. Devlet mekanizması sizin haklarınızı savunmak zorundadır. Bunu niye yapar Herkes kendi hak kaybını gidermeye çalışırsa kamu düzeni bozulur. Bu yüzden de birilerinin hukuk çerçevesinde hak giderme işini yapması gerekir.