PKK'nın tasfiye sürecinin kodları
15 Şubat 1999 günü sabaha karşı Ankara'da iki kişinin kapısı çalındı. Biri Cumhurbaşkanı Demirel, diğeri Başbakan Bülent Ecevit.
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun Cumhurbaşkanı Demirel'e, Müsteşar Yardımcısı Emre Taner ise Başbakan Bülent Ecevit'e gitti.
ECEVİT'İN İLK SORUSU
Demirel ve Ecevit bu haberi bekliyorlardı. Ecevit meraklı gözlerle bakıyordu. Emre Taner, "Sayın Başbakanım, Öcalan Türkiye topraklarında" dedi. Ecevit'in ilk sorusu "Sağ mı" oldu. Emre Taner, "Sağ" dedi. Ecevit o anda rahatladı. Çünkü ABD'ye 'Öcalan sağ olarak getirilecek, adil olarak yargılanacak ve idam edilmeyecek' diye söz verilmişti. Ecevit yıllar sonra Amerika'nın Öcalan'ı bize neden verdiğini anlamadığını söyleyecekti.
ÇANKAYA'DAKİGİZLİ TOPLANTI
Öcalan'ın işinsanı Cavit Çağlar'ın uçağıyla Türkiye'ye getirilişiyle ilgili süreç 4 Şubat günü CIA'nın Türkiye istasyon şefinin Yenimahalle'deki MİT yerleşkesinde MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un özel konutundaki görüşme ile başlamıştı. Şenkal Atasagun o gece önce Başbakan Bülent Ecevit'le görüşmüş, sonra Ecevit ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel haberleşmiş ve gece yarısı Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Ecevit, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun katıldığı bir toplantı yapılmıştı.
Haberin DevamıMİT-CIA ANLAŞMASI
Toplantı bittiğinde herkes geldiği gibi Çankaya Köşkü'nün ayrı kapılarından çıkmış, koruma araçlarının çakarları çalıştırılmamıştı. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun toplantıdan çıkıp MİT yerleşkesindeki özel konutuna geçti. Kendisinden haber bekleyen CIA istasyon şefine Öcalan'ın sağ olarak getirileceği, adil olarak yargılanacağı ve idam edilmeyeceği konusunda güvence verdi.
ÖCALAN'IN SAĞLIĞI
Öcalan'la görüşen Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan'ın açıklamalarında yer alan Öcalan'ın sağlığıyla ilgili cümleyi görünce bir kısmını dönemin tanıklarından dinlediğim Öcalan'ın getirilişiyle ilgili operasyonun perde arkasını aktarmak istedim.
MODEL OLACAK
O zaman Öcalan getirildi, şimdi ise daha büyük bir proje yürütülüyor. Eğer başarılı olunursa Türkiye'de kurulan, gövdesi Irak'ta olan, kolları Türkiye, Suriye ve İran'a uzanan PKK terör örgütünün tasfiye süreci başlatılmış olacak. Bu süreç başarıyla noktalanırsa İRA, ETA ve Kolombiya'daki FARC'dan sonra dünyaya yeni bir model olacak.
Haberin Devamıİngiltere İRA'yı tasfiye etmeyi başardı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, "İRA sorununu çözümünde ABD Başkanı Bill Clinton benden daha çok çaba gösterdi" diyecekti.
ETA SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
İspanya ETA sorununu çözdü. Başta Fransa olmak üzere komşu ülkelerin İspanya'ya çok büyük bir desteği oldu. Avrupa Birliği'nin terörsüz İspanya tercihi de ETA sorununun çözümüne hizmet etti.
Eğer biz başarırsak bunu ABD'ye, Almanya'ya, İran'a, Rusya'ya, İngiltere'ye ve terör bataklığına dönen Ortadoğu gerçekliğine karşı başarmış olacağız.
ÖZAL'LA ŞEMDİNLİ'DE
PKK ilk eylemini 15 Ağustos 1984 tarihinde Şemdinli Eruh baskınıyla yaptı. Başbakan Özal'la birlikte Şemdinli'ye giden gazetecilerden biriydim. O gün Şemdinli'de Özal elini göğe kaldırarak, "Üç beş çapulcuya pabuç bırakmayız" demişti. O zaman üç beş çapulcu işi olarak görülen olay sonra büyüdü, Türkiye'nin beka sorununa dönüştü. O günden beri gelişen süreçleri takip etmeye çalışırım.
ÇÖZÜM SÜREÇLERİ
Özal'dan başlayarak PKK'ya yönelik çözüm süreçleri yönetildi. Amaç terörün bitmesi, akan kanın durmasıydı. Ancak sadece dış güçler değil, bizim içimizden de bu süreçler sabote edildi. Askeri vesayet etkiliydi. Bir de ABD'nin kuklası FETÖ varlığı vardı. Son iki süreci sabote etti. Tek devlet yoktu. Devletin içinde güçler savaşı vardı.
MERCEDES OPERASYONU
Öcalan, Şam'daydı. MİT, Öcalan'ı ortadan kaldırmak üzere 1996 yılında Şam'da "Mercedes operasyonu" düzenledi. Operasyon başarılı olamadı. Çünkü içimizden sızmalar oldu.
O GAZETECİ KİM
Son bir not ise çözüm sürecine ilişkin olacak. Teröristbaşı Murat Karayılan, İmralı-Devlet ve Kandil arasında mesajları getirip götüren heyete iki faks metni gösteriyor.
Haberin Devamı"Biri CIA'in bizimle ilgili biriminin başındaki yetkiliden geliyor, diğeri ise Türkiye'deki bir gazeteciden geliyor. Ama ikisi de tıpatıp aynı