Soran, sorgulayan mı itaatkar nesiller mi

Soran, sorgulayan, üreten, sorun çözen, halkıyla bütünleşen, çevresel koşulları dikkate alan, ilgi ve yetenekleri öne çıkartan, entelektüel ve demokrat bireyler yetiştiren, öğrenmeyi öğrenen ve öğreten, en önemlisi de ülkemin her yeri benim memleketim diyen, Cumhuriyeti ve değerlerini iliklerine kadar hisseden ve hissettiren yurttaşlar yetiştiren bir sistem mi yoksa her söyleneni sorgusuz sualsiz kabul eden itaatkar nesiller mi

Kuruluşunun üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hala konuşulmaya, tartışılmaya ve hasretle anılmaya devam eden köy enstitülerinin en önemli özelliklerinden birisi üreten, sorun çözen, on parmağında on marifet olan insanlar yetiştirmekse bir diğeri de soran, sorgulayan nesiller yetiştirmesiydi.

Dünya eğitim literatürüne giren ve bugünkü Finlandiya eğitim sisteminin esinlendiği önemli bir projeydi, kıymetini bilemedik.

Peki yerine ne koyduk

Çocuklarımızı sınav ve diploma odaklı bir sistemin içinde sınav köleleri haline getirdik.

Gelinen nokta ise ortada!..

Polemiklerin ötesine geçip eğitimi keşke biraz daha ciddiye alabilseydik...

Değişen ne olurdu

Soran, sorgulayan, üreten, sorun üreten değil sorun çözen gençler yetiştirseydik kesinlikle her şey çok daha farklı olacaktı.

Siyaseti, ekonomiyi, tarımı, küresel ısınmayı, dış politikayı, kentsel dönüşümü, istihdamı, yargıyı, medyayı, terörü, gümbür gümbür gelen kuraklık, kıtlık ve su sorununu onlar konuşuyor, tartıyor, çözüm üretiyor olacaklardı.

Köyler boşalmayacak, gençlerimiz masa başına çakılmayacak, işsizlik diye bir kavramla hiç tanışmayacaktık.

Büyüklerimiz her şeyin başı eğitim derdi. Neden mi

İyi hukukçu yetiştirmeden yargıyı, iyi mühendisler yetiştirmeden depremi, iyi ziraatçiler yetiştirmeden tarımı, iyi gazeteciler yetiştirmeden medyayı, iyi ekonomistler yetiştirmeden enflasyonu, iyi yurttaş yetiştirmeden demokrasiyi, iyi politikacılar yetiştirmeden kalkınmayı çağdaş normlara getiremezsiniz de ondan!

İnsan gücü planlaması!

Tek çocuğa nasıl bakacağız, nasıl okutacağız, nasıl iş bulacağız derken çıtayı önce 3 çocuğa, şimdi de 5 çocuğa çıkarttık.

Bakacak, okutacak, istihdam sağlayacak gücü olanlar için çocuk dünyanın en tatlı varlığı ya olmayanlar için..

Evlenme yaşının sürekli ötelenmesi, doğurganlık oranının azalması sadece bizim değil gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ülkelerin sorunu.

Demografik yapı hemen her ülkede farklı yönde alarm sinyalleri veriyor. Gelinen noktayı bizim gibi beka sorunu olarak görenlerin sayısı da çok fazla! Peki dünya genelinde bugüne kadar bu konuda atılan adımlar içerisinde öne çıkan, rol model olan var mı