Mesleki eğitim

Mesleki eğitimin memleket meselesi olduğunu söyleyemeyenimiz yok. Tıpkı okumanın şart olduğu gibi.

Peki okuyanları yeterince onurlandırıyor muyuz, mesleki eğitim görenleri "iyi ki mesleki eğitime yönelmişim" dedirtebiliyor muyuz

Gelinen nokta ortada:

Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi diye tanıtılan eğitim sistemleri, bizzat getirenler tarafından çöpe atılmaya devam ediyor.

Mesleki eğitime, mesleki eğitim demek için de bin şahit ister.

Meslek lisesine girenler, mezun olanlar kalifiye bir eleman olma yerine daha ilk günden üniversiteye yönlendiriliyor. Sınavlarda mesleki eğitime yönelik tek soru dahi çıkmadığı için de meslek derslerinde bile sınavlara hazırlanılıyor.

Peki bunu mu istiyorduk

Elbette hayır.

Sınav ve diploma odaklı "dayatma"nın eğitim sistemimizin kimyasını tümüyle bozduğunu dile getirmeyenimiz yok ama nedense bir türlü vazgeçemiyoruz!

İmalat sanayi, üretim ve ara insan gücü bir ülke için olmazsa olmazların başında geliyor.

Yani iyi bir mesleki eğitim olmadan tarımda, turizmde, imalat sanayinde, endüstride ve hizmet sektöründe yol kat etmemiz mümkün değil.

İki konuda büyük hata yaptık.

İlki mesleki eğitimi değersizleştirip diplomaya yönelmek oldu, ikincisi de insan gücü planlaması, istihdam ve üretim odaklı eğitimi hafife aldık.

Oysa başta Almanya, Japonya ve Çin gibi ülkelerinin yarattıkları mucizenin altında yatan en önemli başarı hikayesi mesleki eğitime verdikleri önem ve değerdir!

Biz bunu maalesef bir türlü göremedik! Görsek de lafın ötesine geçemedik.

Son yıllarda neredeyse en önemli sektörleri mültecilere ve yabancı çalışanlara bıraktık. Bunların en başında da turizm geliyor…

100 milyonluk turist hayali kuran ülkemizde kaç turizm meslek lisesi var bir araştırın. Lise öğrencilerin yüzde kaçı turizm liselerinde okuyor

Daha da vahimi bir tarım ülkesiyiz ve tarımı, hayvancılığı, üretimi zerre kadar ciddiye almıyoruz.

Oysa İsviçre, Hollanda, Almanya, Hollanda gibi tüm Avrupa ülkeleri her şeyden önce bir tarım ülkesi olmakla övünüyor ve bunun gururunu yaşıyor. Gelirlerinin çok önemli bir bölümü de hani bizim şu zerre kadar ciddiye almadığımız çiftçilikten geliyor.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok turizmi ve tarımı ciddiye alsak refah düzeyimiz bugünkünün kat be kat üzerinde olur.

İspanya'nın fazla değil son 20 yılda dağı taşı, ovayı tesviye ettikten sonra zeytin ağacı dikip akıllı tarıma yönelerek adeta dünya zeytinyağı kralı haline gelmeleri örnek alınması gereken bir model!..

Eğitimde, tarımda, endüstride ya da farklı alanlarda mucizeler yaratmamız işten bile değil ama siyasetin kısır tartışmalarından kurtulup bir türlü demokrasi, refah ve kalkınma odaklı projelere yönelemiyoruz.

Çin gezisi sırasında dikkatimi çeken önemli ayrıntılardan birisi de komünist yöneticilerin halkın refah seviyesi yükseltmek için kapitalist yöntemleri kullanmalarıydı.

Biz niye bunu başaramıyoruz demiyorum çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında yoktan var olduk, modern bir ülke yarattık. Eğer istersek yine başarabiliriz!..