İşsizlik mi, işgüzarlık mı (4)

İnsan gücü planlaması, istihdama göre eğitim, ilgi, yetenek, beceri ve performansa göre yönlendirme, meslek yelpazesi, yöresel kalkınmaya yönelik eğitim modelleri bize çok yabancı gelse de "işsizlikle mücadele" konusunda olmazsa olmazların başında geliyorlar

Doğan her çocuğu üniversite önüne yığmayı hatta mezun etmeyi, sınavlarda en zor soruları sormayı, Türkçe ve Matematik dışındaki dersleri adeta yok saymayı, herkese takdir teşekkür vermeyi, diplomalı kişi sayısını artırmayı, yabancı dille eğitim yapıyormuş gibi görünmeyi, mesleki eğitimden uzak durmayı, sınav bataklığında debelenen çocuklarımızı yarış atı gibi yetiştirmeyi bir marifet sayıyoruz ama eğitimdeki en yanlışlarımızın en başında bunlar geliyor

Peki sonuçta kazanan kim oluyor

Çocuklarımız mı, ülkemiz mi, ebeveynler mi, eğitim mi, bilim insanları mı, araştırmacı ve kalifiye eleman arayanlar mı yoksa sınav sektörü mü..

Ülkemizde milyonlarca işsiz varken, yurtdışından getirilen ya da mülteci olarak gelip de ülkemizde çalışan yine milyonlarca işçiden söz ediliyor. Başta turizm, inşaat, ev bakım hizmetleri, orta ölçekli işletmeler ve tarım olmak üzere pek çok sektörde ciddi anlamda kalifiye eleman sıkıntısı çekiliyor ve ihtiyaçlar yabancı işçilerle dolduruluyor.

Peki bu işçiler gerçekten o işleri en iyi yaptıkları için mi tercih ediliyorlar yoksa kendilerine daha az maliyet getirdiği için mi tercih ediyor

Bize gelince aynı işleri aldığımız eğitimle örtüşmediği için mi kabul etmiyoruz, yoksa o işleri küçük mü görüyoruz ya da daha yüksek maliyet getirdiği için kabul mü edilmiyoruz..

Çok yönlü ve enine boyuna araştırılması ve ülke ihtiyaçları doğrultusunda ele alınması gereken bir konu. Gençlerimizin yaşadığı moral çöküntüsü ve sosyoekonomik sorunlar da mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır!..

Neler yapılabilir

Her şeyden önce layıkıyla yapılan her mesleğin ve alın terinin kutsallığına inanmalıyız. Yapanları küçültmediğini tam aksine onurlandırdığını düşünmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.

Gelişmiş ülkelerde bunu çok net görebiliyoruz. Hiçbir meslek diğerlerine göre ne daha üstün ne de daha az önemli. Meslekler tıpkı zincirin halkaları ya da vücudumuz gibi. "En gereksiz" sandığımız meslekler ya da organlarımız öyle bir an gelir ki ondan daha önemlisi yoktur! Bu yüzden önceki kafalarımızı değiştirip her derse, her mesleğe, her işe, her sektöre hak ettiği önemi vermeliyiz. Sektörel rol modelleri ön plana çıkarıp ilgi duyanları" o mesleği seçmekle yanlış yapmadıklarını tam aksine kendisi için en doğru olanı yaptığı" konusunda cesaretlendirmeliyiz

Eğitimin geneli bir yana mesleki eğitim sil baştan yeniden ele alınmalıdır. Hem ortaöğretimde hem de yükseköğretimde genel eğitimin bir yaması ve "dış kapının mandalı" olmaktan çıkartılıp, diğer lise ve fakültelerle rekabet edebilecekleri daha özgür bir yapıya kavuşturulmalılar. Hatta MEB ve YÖK'ün şaşı bakışından kurtarıp ortaöğretimden yükseköğretime yeni bir yapılanmaya gidilebilir, gidilirse de çok iyi olur!..