Eğitim hayalleri, yaratıcılığı yeşertiyor mu, köreltiyor mu

Hayal etmek yarı yarıya başarmaktır. Hatta daha da önemlisi hayallerin ne kadar güçlüyse o kadar güçlüsün derler…

Hayal kurmak kimilerine göre boşa zaman kaybı gibi görünse de kimilerine göre geleceğe ve özellikle de zirveye ulaşmak isteyenler için en önemli basamaklardan birisidir.

Yaratıcılık, farkındalık yaratmak, farklı düşünmek, akla ilk geleni değil de hiç kimsenin düşünmediğini düşünmek de en az hayal kadar önemli yetkinliklerden bazıları.

Peki bizim eğitim sistemimiz hayal kurmayı ve yaratıcılığı teşvik mi ediyor yoksa hepten köreltiyor mu

Mademki bu kadar önemli farkındalık yaratanların tespit edilip, desteklenmeleri gerekmez mi

Doğrusu bu ama gelinen nokta da ortada.

Sınav odaklı eğitim sistemi çocuklarımızı öylesine bir kıskaca almış durumdaki 4, 5 seçenekli karar verme süreçlerinin ötesine geçemiyor, farklı düşünmelerine izin vermiyoruz.

Daha da vahimi verilen seçeneklerden birini seçmenin başarılı olmak için yeterli olacağını çocuklarımızın kafalarına kazıyoruz.

Türki eğitim sisteminin geldiği noktanın özeti şu anekdotta:

Baba YKS'de derece yaparak ülkemizin en yüksek puanlı üniversitesinde ekonomi öğrenimi gören oğluna şu soruyu yöneltiyor: Piyasalar çok dalgalı, ekonomiyle ilgili çok farklı yorumlar yapılıyor, bu ortamda yatırım için doğru adres sence ne olabilir..

Cevap hiç şaşırtıcı değil: Seçeneklerin ne..

Son 50 yıldır önüne koyduğumuz seçeneklerden hangisinin doğru olduğunu tespit etmek için çırpınan nesiller yetiştirdik.

Batılı ülkeler herhangi bir sorunun çözümünde sonsuz seçenek bulunduğunu çocuklarına aşılırken, bilimde, demokraside, inovasyonda çarelerin tükenmeyeceğini yurttaşları için bir yaşam biçimi haline getirirken, biz çocuklarımızı dar bir alana sıkıştırıp kaldık!..

Yeni eğitim modelleri

Eğitim sadece bizde değil, dünyanın her yerinde sıkıntılı. Hemen her ülke ve özellikle de gelişmiş ülkeler yeni arayışlar içerinde.

İçinde bulunduğumuz dijital çağ, eğitimdeki tüm ezberleri ve gelenekleri bozdu.

Öğrenme odaklı eğitim ve özellikle de eğitim kurumları dijital çağın öğrenme uygulamalarının çok gerisinde kaldı. Çok daha önemlisi sadece gençlerin değil yetişkinlerin de ilgi odağı haline geldi.

Bilgisayarların, arama motorlarının, öğrenmeyi öğrenen makinaların ve yapay zekânın şu an başaramadığı tek şey insani duygulara sahip olamamak. Onun da üzerinde çalışıldığı ve zamanla bu konuda da ezber bozucu gelişmelerin olabileceği özellikle dile getiriliyor.

İşte tam da bu noktada iki ayaklı eğitim+öğretim sürecinin, öğretim ayağında geri kalsak da, eğitim ayağında yani insani, vicdani ve etik değerlerin kazandırılması konusunda bu açığı kapatmaya yönelik bir önceliğimiz olabilir. Olmalı da ama maalesef bu konuda da sadece öğrencilerin değil, velilerin de nezdinde de sürekli güven erozyonu yaşanıyor…