Eğitimden kaçış, sadece bizi değil dünyanın hemen her yerinde ve özellikle de kalkınmış ülkelerde aileleri, devletleri artan bir şekilde tedirgin ediyor. Bu durumu tıpkı doğurganlık oranlarının düşmesinde olduğu gibi bir beka sorunu olarak görenler var. Bu noktaya gelinmesine yönelik olarak her ülkenin kendine göre farklı gerekçeleri var. Ayrıca bir de ortak sorunlar var ki en önemlisi onlar. Örneğin işsizlik gibi.
Gençlerin "İş bulmaya bile yaramıyorsa diploma almak için onca çaba niye" diye hayatı sorgulamaya başlamaları, yeni arayışlar içerisine girmeleri ve okuldan, eğitimden uzaklaşmaları bu yüzden.
Diplomaların işlevsizliği gibi günümüz gençlerini rahatsız eden ortak gerekçelerden bir diğeri de eğitim sistemlerinin ve okulların, hayatın, öğrenmenin ve teknolojinin çok gerisinde kalması.
Son 50 yılda dünya değişti ama eğitim
binlerce yıllık geleneğin ve öğrenme yöntemlerinin ötesine geçemedi. Öncelikler, roller ve yöntemler değişmedi… Medya nasıl ki okurların çok gerisine düşüp tiraj kaybına uğradıysa, okullar da öğrencilerin gerisine düşüp cazibesini yitirdi.
Bu konuda çok başarılı olan sektörler de var. Örneğin telekomünikasyon, örneğin bilişim ve örneğin bankacılık sektörü. Önceki nesiller görüntülü cep telefonlarını hayal bile edemiyordu, bilgisayar tuşuna dokunan yok gibiydi, banka, postane, fotoğrafçılar, kasetçiler en önemli durak noktalarıydı. Yeni nesil bu süreçlerin çoğunu hiç yaşamadı, kuyruklarda beklemedi, sabır sınavından geçmedi. Bir anlamda hazıra kondular. Yaşam standartlarında çok önemli değişiklikler olmadı. Eskiye direnmeleri, değişim istemeleri bu yüzden…
Biz dozunu kaçırdık!
Dünya genelindeki ortak sıkıntıların ötesinde bir de bize özel olan takıntılarımız var ki gençlerimizi bunaltan, okuldan soğutan, umutsuzluğa sürükleyen, "fırsatını bulsam başka bir ülkeye giderim" noktasına getiren asıl nedenler işte onlar.
Neler mi
■ Sınav ve diploma odaklı eğitim: Önlerine tek hedef olarak bunu koyduk, hafta içi hafta sonu, gece gündüz demeden sınava hazırlandılar, birinin yorgunluğunu atmadan diğerine girdiler, en iyi okullarda okuyup mezun oldular, bir dil değil iki, üç dil öğrendiler, master yetmez deyip doktora yaptılar ve geldikleri son nokta işsizlik oldu. En son duymak istedikleri söz ise "Bizi bu işe bulaştırmayın, başınızın çaresine bakın" oldu. Oysa onlara bu yol haritasını çizen de gaz veren de "Çalışan kazanır, hayaline kavuşur" diyen de hep bizlerdik!
■ Diploma ve okumuşlar değersizleştirildi: Okuyanlar okuduklarına pişman edildi. Neredeyse hiçbir aile kendi mesleklerini çocuklarına tavsiye etmez noktaya geldi. Meslek yelpazesini günümüz koşullarına göre genişleteceğimize, zaten yüz binlerce istihdam fazlası mezunu olan fakültelerin kontenjanlarını artırarak işsizler kervanına yeni yüz binler kattık.

19