026 bütçe görüşmeleri devam ediyor. MEB bütçesi komisyondan geçti. Peki misyon ve vizyon, kaynak yaratma, yönlendirme, mesleki eğitim, öğle yemeği, yatırımlar, tek tip öğretmenlik, sınav ve diploma odaklı eğitim yerine üretim ve istihdam odaklı eğitim gibi temel sorunlara yeni bir bakış açısı getiriyor mu
Keşke gönül rahatlığı ile evet diyebiliyor olsaydık.
Sanki "böyle gelmiş, böyle gider, kervan yolda düzülür" mantığıyla hazırlanmış bir bütçe. Muhalefet ve eğitim sendikaları 2026 MEB bütçesini "Pedagojik değil ideolojik, yatırıma ve geleceğe değil günü kurtarmaya yönelik" şeklinde değerlendiriyor.
Bütçe görüşmelerini televizyonlardan ya da sosyal medyadan izleyeniniz çok olmuştur. Çok çetin geçti. Eleştiriler yoğundu, Bakan gergindi. Milletvekilleri Bakan Tekin'e sıfırlarla dolu karne sunuyor, eleştiri bombardımanına tutuyor. O da "Söylediklerinizin yüzde 99'u yalan" diyerek gelen eleştiri oklarını onlara fırlatıyordu…
Yaşananlar, 50 milyonluk eğitim ailesine yakışacak, rol model olacak bir tablo muydu Evet demek mümkün değil!
Rakamlar neyi yansıtıyor
Dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahip olduğumuz, devlet bütçesinden en büyük payı eğitime ayırdığımız, eğitime ayrılan yaklaşık 2 trilyon liranın 25–30 yıl öncesi ile kıyaslandığında bilmem kaç kat arttığı sık sık dile getiriliyor.
Peki dışarıdan bakıldığında her şey Milli Eğitim Bakanı'nın dile getirdiği gibi "Dünya bizi kıskanıyor, bizi örnek alıyor" noktasında mı, yoksa muhalefetin ya da eğitim sendikalarının dile getirdiği gibi vahim ötesi bir noktada mıyız Gelin önce bu noktadaki eleştirilere bir göz atalım, sonra da bir durum değerlendirmesi yapalım:
MEB bütçesinin yüzde 83'ü personel giderleri, SGK primleri, zorunlu giderlere ve cari harcamalara ayrıldı. Yatırıma ayrılan kaynak yok gibi. 2002'de MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2025 yılında yüzde 9,73 olan bu oran, 2026 yılı teklifinde yüzde 8,26 seviyesine kadar geriledi.
OECD'nin Bir Bakışta Eğitim 2025 Raporu'na göre Türkiye'de öğrenci başına yapılan harcama, OECD ortalamasının üçte biri kadar. İlköğretimde OECD ortalaması 10.812 dolar iken Türkiye'de bu rakam 3.914 dolar seviyesinde.
MEB bütçesinde aslan payı, dünden bugüne olduğu gibi yine öğretmen maaşlarına ve SGK primlerine gitti.
Peki verilen maaşlar OECD ya da AB ortalamalarına göre çok daha mı iyi Yanından bile geçmiyor. Yani bütçenin göreceli olarak kaç kat arttığından daha çok öğretmenlerimize, öğrencilerimize, yatırımlara ayrılan kaynaklara ve yapılan israfa bakmak çok daha doğru olacaktır.
Göz kamaştıran (!) bu bütçe ile çocuklarımızın çok daha sağlıklı gelişmesi için bir öğün yemek bile veremiyorsak, kadrolu öğretmenler yerine ücretli öğretmenlere yöneliyorsak, okullardaki hijyen koşullarını sağlamada zorluklar yaşıyorsak şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanı geldi de geçiyor dememdir…
Öğrenci sayımız çok ama!..
Üniversiteler de dahil 25 milyonu aşkın öğrencimiz var. Pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazla. Benim diyen her ülkenin altından kalkması mümkün değil. Dahası, doğurganlık oranı düştü diye panik halindeyiz.
Peki doğurganlık oranları arttığında eğitimin kalitesi daha da yükselecek mi, öğrencilere sunulan olanaklar daha da artacak mı, mezun olan her çocuk iş bulabilecek ya da kendi işini kurabilecek bir yetkinliğe sahip olacak mı
Evet, öğrenci sayımız çok ama Çin'deki öğrenci sayısı 250 milyon ve bu konuda hiç de panik halinde değiller!..
Tartışmalı konular
Bütçe görüşmeleri sırasında en tartışmalı konulardan birisi de Mesleki Eğitim Merkezleri'ne yönelikti. Bakanlığa "Devlet eliyle çocukları ölüme gönderiyorsunuz" eleştirileri yöneltildi. Rakamlar verildi, aksayan yönleri anlatıldı. MEB'in bu yöndeki savunması tatmin edici olmaktan çok uzaktaydı…

4