Okulun, salonun ve kitabın ortasından bir soru

Yarın ki Türkiye'nin istikbal semasında parlayan bugünkü yıldızlarının zihin ve gönül dünyalarında engelsiz bir tasavvurun inşasına gücümüz nispetinde katkı sunmak gayesiyle Engelliler Haftasını vesile kılarak yollarda,okullardayız.

Bendeniz okul programlarına fevkalade ehemmiyet veriyor, bu programların hayat bahçesinde filizlenmekte olan müstakbel ulu çınarlar için can suyu hükmünde olduğunu düşünüyorum.

Bu vakte kadar birçok okulda konferanslar ve seminerler marifetiyle binlerce gencimizle yüz yüze, gönül gönüle buluşma imkânı buldum. Katıldığım programların hepsinden ziyadesiyle memnun kalarak ayrıldım. Ümit ederim hitap ettiğimiz genç kitle de memnun kalmıştır.

Büyükler olarak hep gençlerimizi konuştuk. Tecrübelerimizle problemlerine çözüm yolları aradık. Bu arada önemli bir hususu ihmal ettik. Evet, onları konuşmak önemliydi fakat çözüm gençlerimizi konuşmaktan ziyade gençlerimizle konuşabilmekti.

Gençlerle gerçekleştirdiğimiz gönül buluşmalarımızda onlara bir şeyler anlatmaktan daha çok onların bir şeyler anlatmasını temin etmeye çalışırım. İnsan,hangi yaşta olursa olsun içinde bulunduğu iklimin etkisinden kurtulamıyor.

Gençlerle bir arada olmak insanın bedenini değilse de ruhunu gençleştiriyor. Önümüz, ardımız, sağımız, solumuz akıllı aygıtlar ve sosyal medya ağlarıyla kuşatılmış olsa da "Geyik ayağından, insan kulağından sulanmaya" devam ediyor.

Türkiye'yi okul okul dolaşarak karış karış gezmek suretiyle yüzbinlerce öğrenciye ekrandan (camdan) değil candan hitap etme fırsatı bulan bu yolda adeta atom karınca misali çalışan gayretli yazar gezer dostlarıma hem gıpta ediyor hem de dua ediyorum.

Tarih: 13 Mayıs 2024 Pazartesi Yer: Bağcılar Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu Konferans salonu.

Mekânda, yerinde duramayan kıpır kıpır gençlerin cıvıl cıvıl sesleri yankılanıyor. Ev sahibimiz okul müdürü Hüseyin Umutlu ve programı organize eden Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Eysel Duman'ın davetine icabet eden öğretmen arkadaşları salondaki yerlerini almışlar, bekliyorlar.

Gençlerle buluşmak ve engelsiz bir dünya kurmanın imkânını konuşmak için her şey hazır. Ayetler, hadisler, öyküler, nükteler, latifeler eşliğinde engellilik olgusunun ve algısının nasıl olması gerektiğine dair yarım saatlik bir konuşma gerçekleştiriyorum. Bu tür konuşmalar için yarım saat yeterde artar bile. Fazlası, konuşanları yorar dinleyenleri ise sıkar. Konuşmamız "Gençler! Savaşların, katliamların, soykırımların, kazaların, cinayetlerin olmadığı sevgi dolu, barış dolu, huzur dolu engelsiz bir dünyanın hayalini kuralım. Bu hayali hayata geçirmek için el ele gönül gönüle verelim" cümlesiyle nihayete eriyor.

Şimdi söz sırası bizi ilgi ve dikkatle dinleyen gençler de. Katkılarınız ve sorularınız için ''buyurun'' diyoruz. İstikbale dair ümit verici sorular ve katkılar alıyoruz. Salonun ortasından parmak kaldıran bir kız öğrenci öyle bir soru soruyor ki kitabın tam ortasından. Engelsiz bir dünya kurmaktan bahsediyorsunuz peki siz içinizdeki engellerinizi aşabildiniz mi Bu büyük soruyu soran küçük kız için salondan büyük bir alkış istedim. Bu soru benim istikbale dair umutlarımı yeşertti. Demek ki gençlerimize meramımızı anlatmayı ve dinletmeyi bilirsek onlardan azami derecede istifade edebiliriz. Büyük sorular hep büyük bir öneme haizdir. Küçük düşünenler büyük sorular soramazlar.