Yavaş'tan "çağdışı" Ankara'ya 5 bin yıllık motif!

O dönem sadece 20 bin nüfusu olan Ankara, İsmet İnönü ile dört arkadaşının verdiği yasa önerisiyle 13 Ekim 1923'te "başkent" ilan edildi.

CHP tek parti diktası, "Mustafa Kemal ideolojisi"nin hem sembolü hem de merkezi haline gelen Ankara o günlerde "bozkırı andırdığı" için, acilen bir imar planına göre yeniden inşa etme kararı aldı.

Başkenti sıfırdan imal etme görevi ise Alman Mimar Hermann Jansen'e verildi.

Jansen de bugün yaklaşık 6 milyon nüfusu olan Ankara'nın en fazla 300 bin kişiye ulaşacağını varsayarak, Atatürk Bulvarı kentin ana omurgasını oluşturacak şekilde bir plan hazırladı.

Plana göre kale içindeki eski kent korunacak, yeni kentsel gelişme ise kale çevresinde uygulanacaktı. Böylece bozkırın ortasında geniş bulvarları, üç katlı ve bahçeli evleri olan ziyadesiyle yeşil bir Ankara inşa edilecekti.

Fakat Frenk usulü "Bir Şehir Yapmak" planı, CHP'nin aç gözlü rantçılarına takıldı.

"Bir Ortaçağ saltanatını yıkarak, yerine çağdaş bir devlet kurduklarını" sanan CHP'liler, Atatürk'ün ölümünün ardından Jansen'in planını çöpe atarak kaçak katlar çıkmaya başladı.

Evsiz fakirlere verilmek üzere belirlenen "ucuz arsalar" için ufak bir kulübe de olsa "yapı" şartı konulunca da Ankara'nın etrafı gecekondularla doldu.

Böylece, "asri bir cennet" hayali ile kurulan Ankara, gecekondu çöplüğü oldu.

CHP'nin pisliğini temizlemek ise AK Parti Belediyeciliğine düştü.

Melih Gökçek döneminde, Ankara'nın hikâyesi yeniden yazıldı.

Hikayenin mimarı Melih Başkan, Mayıs 2000'de, Hitit'lerin 5 bin yıl önce kullandığı "güneş totemi"ni rafa kaldırıp yerine;

son dönemin mimari şaheseri Kocatepe Camii'nin minareleri arasına ay-yıldızlı motifler eşliğinde Atakule'nin kubbesini yerleştirerek, Ankara'nın modern görünümünü yansıtan yeni bir "logo" hazırladı.

28 Şubat sürecinde, darbenin medya ayağını yürüten "kartel gazeteleri" anında devreye girerek yeni ambleme yönelik bir karalama kampanyası başlattı.

Şimdilerde "akil adam" muamelesi gören Doğan Hızlan, 5 Temmuz 2000 tarihli, "Ankara'nın amblemi mutlaka değişmeli" başlıklı yazısında;

"İstanbulun camili bir logosu var. Onu beğeniyorum ve İstanbula yakışıyor. Camiler şehri İstanbula. Hiç anlayamadığım, anlam çıkaramadığım Ankara logosu. Kuleli ve camili" diyerek,

"Ankara camiyi çağrıştırmaz" ifadelerini kullandı.

Sağlık sorunları nedeniyle yazılarına ara vermek zorunda kalan Emin Çölaşan ise o dönem "hilkat garibesi bir amblem" nitelemesi yaparak, yeni logoya karşı çıktı.

"Gerici" dediği cami figüründen rahatsız olan ve kartel medyasının "Ankara'ya Çağdaş Amblem İstiyoruz" başlıklı kampanyasına destek veren dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, "çağdaş" bulduğu Hitit'lerin 5 bin yıllık "güneş totemi" için "bizimdir" ifadesini kullandı.

Buna rağmen Melih Gökçek geri adım atmayınca

İnanmayacaksınız ama düne kadar Ankara'nın amblemine "hilkat garibesi" diyen "kartelozlar" bu defa, spor müsabakalarında zemine basılan logoyu bahane ederek

"Üzerinde iki minare arasında bir de kubbe bulunan ve tümüyle cami olan Ankara Büyükşehir Belediyesi amblemi yerlerde, Hıristiyan sporcuların ayaklar