ABD Cumhur İttifakı'nı neden parçalamak istiyor

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde bilhassa son 15 yılda ABD vesayetinden adım adım çıkıp, yarı-bağımlılık zincirini tamamen kırdığını biliyoruz. Daha önceki dönemlerde bu vesayeti kırmaya çalışıp Türkiye'yi bağımsızlıkçı bir eksene sokmak isteyenlerin başına ABD'nin organize ettiği askerî darbelerin geldiğini ve tasfiye edildiklerini de biliyoruz.

Bütün bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'nin hegemonik tahakkümüyle uzlaşmayı tercih etmediğini biliyoruz. Üstelik bazılarının bu süreçte ABD hegemonyasını sürdürmek manasına gelecek bu "uzlaşma"yı telkin ettiğini de biliyoruz. Erdoğan ABD ile uzlaşmayı seçse, geçtiğimiz yıllarda başına ne e-Muhtıra'nın ne Gezi'nin ne 17-25 Aralık'ın ne 15 Temmuz'un ne de ekonomik saldırıların geleceğini, çok daha rahat bir liderlik dönemi geçireceğini de biliyoruz.

Bunlara rağmen Erdoğan bağımsız ve büyük Türkiye idealiyle, tarihine ve kimliğine yakışır bağımsız bir Türkiye için ABD hegemonyası ile de onun Türkiye içindeki askerî, bürokratik, siyasi, ekonomik ve kültürel uzantılarıyla da mücadele etmekten vazgeçmedi. Nitekim ABD'nin masaya getirdiği şartlar uzlaşılabilecek şartlar olmadığı gibi bizzat Türkiye'nin varlığına kast ediyordu. Bunların başında da Suriye'nin kuzeyinde bir PKK devleti kurmak geliyordu.

"Türkiye'nin ekseni kayıyor" diyenlerle "ABD'yi karşımıza almayalım yoksa biteriz" diyenler ve çeşitli biçimlerle "ne yapalım Suriye'nin kuzeyinde PKK devlet kurarsa kursun" diyenlerle aynı kişilerdi. ABD'nin FETÖ'ye 15 Temmuz'da darbe yapma talimatı vermesindeki en önemli faktör Erdoğan'ı Suriye'nin kuzeyinde kurulması planlanan PKK devleti için en büyük engel olarak görmeleriydi.

Neticede 15 Temmuz darbe girişimi Türk milletinin çoğunluğu tarafından durdurulurken Türkiye'nin bağımsızlığını da demokrasisini de kurtaran kitleleri milliyetçiler, muhafazakarlar ve İslamcılar oluşturuyordu. O gece sokakta oluşmuş toplumsal ittifakın üzerine Cumhur İttifakı kuruldu ve Türkiye'nin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi o günden beri devam ediyor.

Cumhur İttifakı yalnızca Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinde önemli başarılar göstermemiş, aynı zamanda siyaseten de büyük başarılar kazanmış, üst üste iki genel seçim, bir referandum ve iki Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanmıştı. Sonuncusu bundan 1 sene önce olan büyük zaferin arkasındaki esas temel dinamiği milliyetçiliğin teşkil ettiğini ele almıştım.

Lakin bazı Amerikancı çevrelerde hem Cumhur İttifakı'nın büyük başarısı hem Türkiye'nin dış politikada iç politikada sahip olduğu bağımsızlık ekseni büyük rahatsızlık yaratmıştı. Bu nedenle sürekli ittifakın başarısını itibarsızlaştırma çalışmaları yapıldı. AK Parti çevrelerine yanaşıp "MHP ile ittifakın oyları düşürdüğü" lafları yayılmaya; MHP çevrelerine yanaşıp "karşılığında hiçbir şey almadan AK Parti'ye kazandırıyorsunuz" sözleri edilmeye çalışıldı. Bu dil sadece sıradan bir fitne dilinin çok ötesindeydi.