Nil Karaibrahimgil

Hürriyet

Cancağızım Davul ve Annelik

Heyecanlı günler."Cancağızım" şarkımı kasımdan beri dizimin dibinden ayırmazken, geçen cuma hayata, sizlere bıraktım.Bir nevi doğum.Gurur duyduğum, üzerine titrediğim, sırf kendim duymak için yüzlerce kere çalıp söylediğim bir şarkı.Serdar da "Klibinde davul çalar mısın" dediğinde, şarkının beni götüreceği yerler, yaşatacağı duygular bitmemiş diye

Güvenliğe kalp bıraktım

Geçenlerde yanlışlıkla birinin "Güvenliğe kart bıraktım" cümlesini, "Güvenliğe kalp bıraktım" diye anladım.Ve bu çok hoşuma gitti. Demek güvenliği sevmişdiye düşündüm.Bu düşüncelere bu kadar hızla ve doğal bir şekilde nasıl gelebildiğimi anlamanız için ben olmanız gerekir.Hayatı fantastik bir kurgu gibi yaşıyorum.Memnunum.Değiştiremiyorum da zaten.

Bekle...

Her şey olurken, sanki hep olacakmış gibi geliyor nedense.Bu bebek hep ağlayacak, bu yara hep kanayacak, bu cümle hiç susmayacak.Halbuki hepimiz çok iyi biliyoruz ki zaman, bol deterjanlı bir bulaşık süngeri gibi hepsini silip süpürüveriyor.Tezgaha yeni şeyler koyuyor.Kıpkırmızı bir elma, kırık bir bardak, sulanmak isteyen bir çiçek... Bu sefer de

Kendi çocukluğum mu oğlumun çocukluğu mu

Kendi çocukluğumla oğlumun çocukluğunu karşılaştırdığımda, devasa farklar görüyorum. Hangisi daha iyi bilmiyorum. Yoksa iyi kötü değil de, farklı mı demeli bilmiyorum.Z kuşağına, onların diline, ihtiyaçlarına, dünyasına her gün uyumlanmaya çalışan bir 80'ler çocuğuyum. Yeni çağların uçan taksisinde Sezen çalan bir taksi şoförü gibi düşünün beni.Müş

Dinlemiyorsun ki

"Dinlemiyorsun ki" diye bir kitap okuyorum.Dinlemiyormuşum. Doğrudur. Sadece ben değil, pek çoğumuz kimseyi ve hiçbir şeyi dinlemiyoruz. Dünya körler sağırlar birbirini ağırlar yeri. İnsanlar genelde biri bir şey anlatırken, kendi sonra diyeceklerini kurgularmış. Yani sürekli bir iç monolog kurbanıyız. Herkese, her cümleye diyeceklerimiz hazır. Ağı

Serdar'ın, Aziz'e yemekte anlattıkları

Aziz Arif, yemek masasına iPad'le oturup bir de üzerine Roblox'ta oynadığı oyunu açıp, bir şeyi kovalamaya ve bir şeyden kaçmaya başlayınca, babası dayanamadı ve başladı anlatmaya..."Bak Azi senin beş duyun var. Görme, duyma, tatma, dokunma ve koklama. Bu duyularla içine aldıkların hep güzel, iyi ve sağlıklı olmalı. Gözünden içeri girenlerin güzel

Kolumda açan çiçek

Ağaçlarla yan yana olalı beri, utanır oldum kıpırdanıp durmaktan.Güneşe şöyle kollarını gere gere uzanmak varken, bir telaş içindeyim hep.Köklerinden emin, rüzgârlar, mevsimler, kuşlar, böcekler, mantarlar, yosunlar hepsinin iyi kötü misafirliğini gövdemle karşılayabilmeyi hatırladım.Bir kiraz ağacının dalından, sürpriz bir çiçeğin birdenbire açıve

Kadın olmak güzel

Var bir benTüy kadar hafif.Dağlar kadar emin.Kuşlar gibi özgür.O denizler kadar derin.Var bir benBahar gibi hep yüzüme gülen.Ah! Kadın olmak güzel!De ki her gün içinden: "Seviyorum beni ben!"Ne güzel şey, kendini sevebilmek derinden...Her halinle mutlu olmak, aynada kendinden...Var bir benKendine dost olmayı seçen...Ah! Kadın olmak güzel! De ki her

Hayatın kimlerle çerçeveli

Hayatımızı kimlerle çerçevelersek, sınırlarımız o insanlar kadar oluyor. Bu sebeple arkadaşlar, eş ve dost en önemlisi.Kim bu insanlar Nasıllar Bize kendimizi nasıl hissettirirlerDaha da önemlisi kendileri nasıl hislerdedir...Neyi, kimi, neden severlerGünlerini neye harcarlar, neye hayıflanırlar...Neyin yokluğunu çekerlerZamanımızı birlikte geçirme

Ne mutlu hayalinin ipini göğe salmamış olana

(Bu yazı, yeni çıkan kitabım 'Kanatların Var Ruhunda'dan alınmıştır.)Bir insanı, o insan yapan şey, içindeki öze olan sadakati oluyor.O özle bağlantının kopması an meselesi.'Kopyala rahat et' diyen bir sürü insandan, konu komşu arkadaştan ve bunu haykıran binalardan, kurumlardan, söylemlerden sağlam geçmen gerek, özünü sıcacık tutabilmek için.Nasıl