7 kıta 7 kitap nedir

Çağdaş dünyada ülkeler artık birbirlerini tankla, tüfekle, savaşla işgal etmeye kalkışmıyor. Masa başında ürettikleriyle, kültürleriyle, sanatlarıyla, müzikleriyle, 7'nci sanat olarak anılan sinema eserleriyle, kendi tarihine ait masallarıyla, öyküleriyle, uluslararası arenada etkin olan dilleriyle, tüm dünyayı bir örümcek ağı gibi saran hazır yemekleriyle ve sayamadığımız bir çok unsuru da devreye alarak insanlarımızın algılarını yönlendiriyor, zihinlerine giriyor, bir ahtapot gibi tüm ülkeleri kuşatarak toplumların kendine ait değerlerini hiç ediyorlar.

Şunu açıkça vurgulamamız gerekiyor: Toplumları bir arada tutan çimento, kültürdür, ahlaktır, kendilerine ait gelenek ve görenekleridir, tarihten süzülüp gelen masallarıdır, destanlarıdır, edebiyat eserleridir, şiirleridir, şarkılarıdır, türküleridir. Bedri Rahmi Eyüboğlu, "Şairim şair olmasına, Canım kurban şiirin gerçeğine, hasına. İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum, Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter, Eğri büğrü, kör topal kabulüm. Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım.

Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım. Şairim, Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum, Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim, Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm" mısralarıyla Anadolu'muzun köy türkülerine nasıl da vurgu yapıyor. Bugün her birisi birbirinin kopyası pop müzik veya arabesk eserleri "Güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa, eğlenecek yer bulaman gönlümdeki köşk olmasa", "Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece, bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece" türkülerini yakan Aşık Veysel'in derinliğine ulaşabilir mi sizce Ya da kendilerini söz yazarı olarak tanımlayanların ortaya koydukları, Bozkır'ın Tezenesi Neşet Ertaş'ın her biri akademilerde ders olarak okutulacak söz derinliğine sahip türkülerinin yanına bile varabilirler mi Bizim Dede Korkut, bizim Keloğlan masallarımız var...

Bizim dünyaya mal olmuş Nasrettin Hoca fıkralarımız var... Bizim dünyayı karış karış dolaşıp bugün bile zevkle, keyifle okunan Evliya Çelebi'mizin "Seyahatnamesi" var... Vurgulamak istediğimiz şey şu aslında...

Her ülkenin tarihsel derinliklerinde yatan kültür hazineleri var, edebiyat eserleri var, masalları var, özgün şiirleri, destanları var, şarkıları var... Önemli olan bu tarihsel zenginlikleri unutmamak, unutturmamak... Masa başında üretilen popüler kültürlerin hegemonyası altında ezdirmemek...

Dünyayı kendilerinin çiftliği gibi gören bir avuç kapitalistin ürettiği ve bize zorla dayattığı her şeye karşı durabilmek, algılarımızı onlara kapayarak kendimize ait kültürel hazineleri sahiplenmek. Mesela, yıllardır Hollywood'dan zihinlerimize boca edilen zehir dolayısıyla giyimimiz, kuşamımız, yaşantımız bambaşka boyutlara evrildi. Yıllardır Amerikan'ın tüm dünyadaki hazır yemek kültürüyle midelerimiz berbat edildi.

Reklamları olmasın diye buraya yazmıyorum, siz zaten bunların neler olduğunu biliyorsunuz... Her akşam televizyon ekranlarında birileri gözümüzün gözümüzün içine sokuyorlar. Yiyecek, içecek, giyecek... Sadece Amerika'dan yansıyanlar mı Hayır... Kültürel hegemonya oluşturan ve zihinlerimizin derinliklerinde bizleri esir alan, zehirleyen, özümüzden uzaklaştıran daha bir çok ülke var karşımızda.