Yerel seçimleri nasıl okumalıyız

31 Mart yerel seçimleri hiç kimsenin beklemediği bir yerel seçim olarak sonuçlandı. 22 yıldır girdiği her seçimde her ne şekilde olursa olsun başarısını ortaya koyan AK Parti, ikinci parti konumuna düşerken gardrop devrimciliği, sahte Atatürkçülük kisvesi, laiklik, çağdaşlık söylemleriyle milletin zihnini iğdiş eden Cumhuriyet Halk Partisi ise 40 yıldır ilk defa girdiği bir seçimde birinci parti oldu. Yerel seçimlerin sonuçlarını doğru okumak, doğru analiz etmek, halkın neden böylesi bir tercihe doğru kaydığını anlamamız açısından birkaç çarpıcı veriyi önümüze koymamız gerekiyor. Seçimler boyunca gerek Cumhuriyet Halk Partisi'nin, gerekse diğer muhalefet partilerinin en çok işledikleri argüman ülkedeki ekonomik kriz, hayat pahalılığı ve emeklilerin durumu olmuştu.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu'nun her köşesinde yaptığı mitinglerde gerek hayat pahalılığı, gerekse emeklilerin durumuyla ilgili açıklamalar yaptı. Kendilerine yöneltilen "Emeklilere seyyanen zam" taleplerini, "Çalışanlarımıza hiçbir ödeme yapmasak" yine de karşılayamıyoruz diyerek açık yüreklilikle dile getirdi. Hayat pahalılığının da farkında olduklarını ifade ederek, "Vatandaşlarımızın durumunun farkındayız. Önümüzdeki süreçte ülkemiz ekonomisini düzelterek, enflasyonu düşürerek bunun önüne geçeceğiz" sözünü verdi. Sayın Cumhurbaşkanımız popülist söylemlere sarılabilirdi, ülkenin hazinesini boşaltmayı göze alarak emeklilere seyyanen zam yapabilirdi...

Lütfen gerçekçi olalım, realist olalım, ülkemiz gerçeklerini bilerek konuşalım, boş konuşmayalım... Muhalefet partileri başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, özellikle emeklilerimizin içinde bulunduğu handikapı miting meydanlarında sürekli kaşıyarak yaklaşık 16 milyon emeklimizin sandıklara "Rövanş alma", "İktidara seslerini bu seçimlerde, bir şekilde duyurma" ekseninde gitmesini sağladılar... Bu söylemlerinin de özellikle emeklilerimiz nezdinde karşılık bulduğu görünüyor.

Diğer yandan AK Partili belediye başkan adayları, AK Parti'nin kadroları "Nasıl olsa, vatandaşıyla gönül bağı kurabilen, söyledikleri insanlarımızda karşılık bulan Cumhurbaşkanımız var oldukça biz her girdiğimiz seçimi kazanırız" gibi bir rehavete kapıldılar. Cumhuriyet Halk Partisi, son derece çarpıcı seçim kampanyaları yürütürken, AK Partili adaylar ise sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın gölgesindeki seçim kampanyalarıyla işin içinden sıyrılmaya kalkıştılar.

Aslında buna AK Parti kadrolarının 22 yıldır yaşadığı mental yorgunluğu da eklemek gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ile AK Parti arasındaki yerel seçimler sonrası oy oranı 2.5 puan civarında. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Kan kaybı, ruh kaybı" diyerek başta kendisi olmak üzere bu sonuçlardan tüm AK Partili kadroların sorumlu olduğunu, bu kaybın muhasebesini yapacaklarını ifade etti. Öncelikle şunun altını çizelim: Cumhuriyet Halk Partisi bu sonuçlara bakarak aşırı sevindirik olma moduna girmesinler...

Bu seçimler, bir genel seçim değildir... Cumhurbaşkanımız ve kabinesi görevine devam etmektedir... Ve biz kesinlikle inanıyoruz ki, Cumhurbaşkanımız 22 yıl sonra neden böyle ruh ve kaybı yaşadıklarının muhasebesini en iyi şekilde çıkararak, AK Partiyi bir sonraki seçimlere çok daha güçlü bir şekilde hazırlayacaktır, hazır tutacaktır... Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'nin bir çok bölgesinde "Türkiye ittifakı" söylemi tutmuş, DEM Parti ile yapılan aşikar ittifak sonuçlarda CHP'nin artısı olarak yazılmıştır. Seçimlerde 3'ncü parti çıkan YRP de bir çok yerde Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle AK Parti'nin paçasına yapışmış, açıkça AK Parti'nin kazanacağı yerleri bile engellemiştir... Bu seçimler, İyi Parti, SP, Gelecek Partisi, Deva Partisi'nin ise hiçbir sosyolojik tabanının olmadığının da göstergesi olmuştur. Bir diğer önemli konuyu daha vurgulayalım...