Millete sürekli bedel ödetiliyor

Farkında mısınız Türk Milleti sürekli bedel ödüyor.

Devleti yönetenler, kimi zaman politik öngörüsüzlük, kimi zaman beceriksizlik ve kimi zaman da inatlaşarak hata yapıyor ve bedelini millet ödüyor.

İşte buyurun, içinde bulunduğumuz ekonomik çöküş ve buna bağlı olarak gelişen, başta emekliler olmak üzere tarımdan sanayiye, turizmden gelişmeye ve kalkınmaya ekonominin yarattığı tahribat ortada.

Verilen zararın bedelini kim ödüyor

Hepimiz.

Niçin ödüyoruz

Kötü yönetildiğimiz için.

Sözlerimizi doğrulamak için gündeme düşen haberlerden örnek vereyim.

-Seçimlerden sonra dolaylı vergilerde artış bekleniyor. Vergi Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar, Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek'in açıklamalarından hareketle Analiz gazetesine demeç vermiş. Demiş ki: "Bunun anlamı, özel iletişim vergisinden damga vergisine, özel tüketim vergisinden banka ve sigorta muamelelerine dek pek çok dolaylı vergide artış ile tüketiciler ve işletmeler lehine pek çok vergi avantajının kaldırılması, böylece gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi yükünün ağırlaştırılmasıdır."

Şimdi burada sormak lazım değil midir Biz toplum olarak kimin hatasının bedelini ödüyoruz Ve niçin ödüyoruz. Hata yapanlar neden hiç sorumluluk alıp bedel ödemiyor.

Yük neden bizim sırtımızda

-Okuyanınız varsa hatırlayın iki gün önce Esfender Korkmaz Hoca, Yeniçağ'da ne yazdı

"Krizde ikinci aşamaya girdik" dedi. Nedenlerini de tek tek saydı. Tam 11 medde.

Hatırlayalım.

1.TL yüzde 42 reel değer kaybetti.

2.TÜFE yüzde 77 oldu. (İTO)

3.Bütçe açığı arttı.

4.Erken sanayisizleşme başladı. Sanayide büyüme durdu.

5.Dış açıklar arttı.

6.Doğrudan yatırım sermaye girişi durdu. Yerli sermaye çıktı.

7.Türkiye'nin rating notu "yatırım yapılamaz aşırı Spekülatif" seviyeye geriledi.

8.CDS oranları risk sınırı olan 300 baz puan üstünde kaldı.

9.Beyin göçü hızlandı.

10.Bir yıl içinde ödenecek dış borç stoku arttı.

11.Gelir dağılımı bozuldu.

Bu tabloyu yaratanlar, bilmeden, aklı ermeden mi yarattı yoksa kendisi dışında herkesi ve özellikle de muhalefeti kastederek; "Bunların kafası basmaz, ben ekonomistim" iddiasıyla mı

Bitmedi.

Buyurun size bir başka haber: "Açlık sınırı 20 bin lirayı aştı" diyor.

Çalışan kesim şimdilik 8 bin lira seyyanen zam ile bu tablodan kurtarıyor olsa da, yine de yoksulluk sınırları içinde kalıyor. Emeklinin durumuysa kuru soğan türküsünü hatırlatıyor.

Araştırmayı Birleşik Kamu İş, Kamu-Ar birimi yapmış. Araştırma sonucuna göre yoksulluk sınırı 57 bin liraya varmış.

Aklı başında olan herkese sormak isterim: Bu tablo ile Türkiye yüzyılı yaratılabilir mi