Daha iyisi yapılana kadar 'en iyisi'

Fantastik sinemayı yapmak da izlemek de zordur İzlemesi zor; çünkü insan bir anda gördüklerinin absürt (uyumsuz, saçma) olduğu duygusuna kapılabilir. Yabancılık hissedip, yatağın altında mercimek varmış gibi huzursuzlanabilir Fantastik sinema, polisiye gibi son derece özel bir alandır Yapımındaki en küçük hata misliyle büyüyerek perdeye (ekrana) yansır Pera Palas'ta Gece Yarısı da tipik bir fantastik sinema örneği Amerikan sinema eleştirmenleri içinde tarihe geçen ender yazarlardan biri olan Bruce Williams'ın dörtlü değerlendirmesini bir kez daha hatırlayalım: "İyi yapılmış iyi film, Kötü yapılmış iyi film, İyi yapılmış kötü film, Kötü yapılmış iyi film" Biz, yapım için asla "kötü" diyemeyiz ama belki Williamson'a da ufak bir katkıyla 'özensiz yapılmış iyi film' diyebiliriz İlber Ortaylı, katıldığı bir TV programında Atatürk'ün boyunun 1.61 cm olduğunu söylemişti Kimse emin değil ama orta boylu olduğu biliniyor Herkes en azından dizide kendisini canlandıran Hakan Dinçkol gibi 1.89 cm boyunda olmadığına emin Bu konumlandırma, Atatürk'ün boyuyla ilgili bir lokma fikri olanları son derece irite etmişÖzel hafiye rolündeki Selahattin Paşalı, İngiliz Subay rolündeki James Chalmers ile Ahmet rolündeki Tansu Biçer'in oyunculuğu, dış çekimler, prodüksiyon mükemmel Hazal Kaya'nın da çok zor bir işe soyunduğu ortada; iki ayrı kişiyi hem de fantastik sinemada canlandırmak kolay kolay altından kalkılabilecek bir iş değil O nedenle eleştirilerin büyük kısmını hak etmediğini düşünüyorum İzlerken, eşimin bir doğum günümde yaptığı sürprizi hatırladım Akşam yemeği için gitmiş, müthiş zarif ve estetik yaklaşımını yıllardır koruyan o atmosferi yaşamıştıkÖte yandan yapımın Pera Palas Otel'in uluslararası tanıtımına faydası ölçülemez boyutlarda İstanbul ve Türkiye markasına da Beğeniye layık pek çok yönünün yanında bu özelliğiyle de alkışı hak ediyor doğrusuNeticeyi kelam; daha iyisi yapılana kadar 'en iyisi' budur O nedenle de Pera Palas'ta Gece Yarısı iyi ki yapılmış; keşke devamı da çekilseGözümüze takılanlar-Özellikle iş ve iletişim yönetiminde kullanılan ithal akademik terminoloji, anlamda bazı sorunlara yol açıyor Cumartesi günkü yazımızda 'cause-related marketing' kavramının Türkçe'de 'neden ilişkili pazarlama' olarak kullanıldığını yazmıştık. Okurumuz Bekir Yeşilyurt 'cause' kelimesi yerine 'ülkü, ideal' karşılıklarını daha uygun bulmuş Biz de buradan yola çıkarak 'toplumsallık odaklı pazarlama'