Seçim bitti şimdi...

Ciddi bir sorun yaşanmadan kavgasız gürültüsüz bir seçim sürecini de atlattık.

Önümüzde 4 yıl gibi uzun bir süre var. Ülkemizin de ciddi sorunları var. 90'lı yılların Türkiye'sinde ülkemizin birinci ve öncelikli sorunu olan güvenlik bugün yerini ekonomiye bırakmış.

Özellikle dar gelirli vatandaşlarımız için bu çok daha önem arz ediyor.

Vatandaş seçimlerde verdiği oylarla da iktidara net bir şekilde mesajını verdi.

Yerelde iktidarı CHP'ye vererek aslında hem iktidarı hem de muhalefeti görevlendirdi.

Vatandaşın net olan bu mesajını iyi anlayarak hareket edenlere 2028'de Cumhurbaşkanlığını vererek ödüllendirecek.

Meseleye böyle bakarsak aslında ülkemiz kazanır ama son birkaç gündür ülke gündemini işgal eden gelişmelere bakınca, niyetin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu anlamak için allame olmak gerekmiyor.

Gazze katliamını bölgeye yaymak ve dünyayı savaşa sürüklemek için var gücü ile çalışan İsrail ve Amerika, gizli müttefiki İran ile akçeli işler çevirip, ülke güvenliğimizi tehdit ederken, içerden birilerinin Baykar üzerinden Bayraktar kardeşleri hedef tahtasına koyu, savunma sanayimizi baltalamaya çalışmasının tesadüf olduğunu düşünmüyorum.

Yerelde iktidar olan CHP'nin bu işin içinde olması, hatta tam göbeğinde olması bana çok tuhaf geldi.

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de aynı hatayı yaparak garanti gördükleri seçim kaybeden CHP bu affedilmez hatasının bedelini ödemeyeceğini zannediyorsa ki, hiç zannetmiyorum o zaman bu hatayı yaparak, dakka bir gol bir kabili kalesine bu golü niçin atıyor veya atılmasına müsaade ediyor!

Bu soru önemli.

DEM'liler mi demliyor ve demlenmiş kafalar mı bu garabete müsaade ediyor, yoksa onların da ağababası olan zinde zalimler mi böyle emrediyor.

Çok geçmeden bunu anlarız diye düşünüyorum.

Çünkü iletişim çağının belki de bir faydası varsa o da hiçbir şeyin gizli kalmadığı ve görenler için doğrunun, er ya da geç ortaya çıkıp yalancıyı deşifre ettiğine hep şahit oluyoruz.

Yalanı yalanla doğrulayarak, yalan pazarını harlayanlar bir süreliğine bu yalanlarla zevahiri kurtarsa da yalan er ya da geç kendini deşifre ettiğinden dolayı sahibini rezil ediyor etmesine de sahibi arsızsa söylenecek bir sözüm yok.

2019 yerel seçimlerini CHP kazandığında İBB'den bir yetkili o günlerde aynen şöyle demişti; "Sisteme çomak sokmazlarsa işler tıkır tıkır yürür ve İstanbullu ciddi bir sorun yaşamadan bu süreci atlatır".

O günden bugüne 5 yıllık sürede bazı sorunlar olsa da çileye dönen trafik yoğunluğu dışında ciddi bir sıkıntı yaşanmadan bugünlere gelindi.

Şimdi ikinci 5 yıla girdik neler yaşanacak yaşayanlar görecek.

Temennim elbette 80'li 90'lı yıllarda bizim neslin yaşadıklarını tekrar yaşamamak. Yolsuzlukla, yoksullukla, çöp dağları, Kerbela susuzluğu ve çamurla çukurla yeniden tanışıp, eski günlere dönmek zorunda kalmak istemem.

Durumdan vazife çıkarıcı güruhun boş duracağını zannedenlerden değilim. Yalan pazarında mal kıtlığı olacağını da sanmam. Satışlar yine var gücüyle devam edecek, hatta zaman zaman arz talep dengesi bozulacağı için mal bulmak daha pahalı hale de gelecek.

Seçim sonuçları tam ilan edilmeden Taksim'in yeni bir gezi denemesine sahne edilmek istenmesini bir yere not edelim.

Her gün yüzlerce masum Filistinlinin acımasızca katledildiği Gazze'de taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan katil İsrail'in tel'in edilmesi için Taksim'de toplananlar, soysuz basının yalanları üzerinden Erdoğan'ı hedef alarak durumdan vazife çıkarmaya kalkıştılar.

Tıpkı gezi olayları gibi başlangıcının masum olduğunu düşündüğüm gösteriler kısa sürede farklı mecralara çekiliverdi ve terör unsurlarından önce devlet harekete geçerek olayların büyümesi önlendi ve