Bir sempozyumun ardından..

Değerli okurlarım geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Üsküdar'da Bağlarbaşı Kültür Merkezinde iki tam gün içeriği Osmanlı kokan bir sempozyum yapıldı. Vatandaşların ücretsiz davetli olduğu bu muhteşem sempozyuma katılımın düşük olmasını doğrusu yadırgadım.

Sempozyumun ev sahipliğini yapan Mehmet Tosun bey gecesini gündüzüne katarak günlerce en ince detayları bile dikkate alarak hazırlandığı bu sempozyum için İstanbul'da nerede ise tüm sivil toplum örgütlerini, vakıfları ve birçok üniversitemizin idarecilerini kapılarına giderek sempozyum davetiyelerini bıraktığı ve gazetemizden duyuruları yaptığımız halde katılımın beklenenin çok altında olması doğrusu çok düşündürücü.

Ana tema Osmanlı yönetim sistemi ve asırlar boyunca bu sistemle dünyaya dağıttığı huzur, barış ve adaletle ilgili olunca, günümüz dünyasının içinden çıkılmaz hale gelen kaos ve kargaşasına çözüm üretme adına bir alternatif babından bile ilgi duyulmalıydı ama sanırım insanlığın ve özellikle de Müslüman dünyanın üzerine serilmiş ölü toprağı sadece insanlığımızı değil tüm duygu ve düşüncelerimizi yok etmiş.

Ülkemizin değişik üniversitelerinde görevli, alanında uzman hocalarımızın Osmanlı yönetim sistemi ile ilgili sunumlarından da anlaşıldığı gibi, Osmanlı gittiği tüm topraklarda hakkı, adaleti, hukuku ve insana saygıyı öne alan bir yönetim tercih ederek sömürmeden huzur ve refahı toplumun tüm kesimlerine yayarak başarıdan başarıya koştuğunun sayısız örnekleri ile katılımcılara güzel anlar yaşatıldı.

Körler ve sağırlar duymasa da bir avuç nitelikli çoğunluk iki gün boyunca konuşmacı akademisyenlerimizin ağzından çıkanları hem duydu hem işitti hem de not ederek ecdadı ile bir kere daha gurur duydu.

Sosyal medyayı, soysuzlar güruhu işgal ettiği için, o arenada paylaşılan nitelikten yoksun paylaşımlar on binlerce soysuz tarafından paylaşılıp TT olur ve niceliksel bir haz verebilir ama bunun saman alevi etkisi bile yokken, bu ve benzeri sempozyumlarda nitelikli dinleyiciler meşe kömürü gibi etrafı ısıtmaya devam edecekler.

Sempozyumda konuşmacı olan hocalarımızın kimisi Şeyh Edebali'den, kimisi Çelebi Mehmet'ten kimi de Kanuni dönemi yaşanmışlıklardan örnekler vererek bugüne ışık oldular umudu içinde olmam bana ziyadesiyle mutluluk verdi ve proğramı düzenleyen Mehmet Tosun kardeşime de teselli oldu.

Sempozyumda Gazze'de yaşanan vahşette gündeme geldi. Zulmün zirve yaparak dünya vicdanını sızlattığı bir dönemde özellikle ABD ve Avrupa şehir meydanları ve üniversitelerinden zalimlere karşı başlatılan intifada er ya da geç zulmün acımasızlığının bedelini, sahiplerine ödetecektir.

Ölü toprağı altında derin uykuya dalan Müslüman dünyaya inat tüm batılı ülkelerde gençler fevç fevç İslam'a koşuyor. Gazze şehitlerinin kanı bir tarafta zalimleri boğarken, diğer tarafta dünya yüzeyinde İslam'la şereflenen toprakları yeşertmektedir.

Sempozyumun yapıldığı Bağlarbaşı Kültür Merkezinin devasa konferans salonunda, yan yana Cumhurbaşkanı ve Atatürk resmi dikkatimi celbetti.

Yeni başkanın ilk olmasa da önümüzdeki günlerde yapacağı önemli icraatlarından bir tanesinin bu resmi kaldırmak olacağını düşünüyorum. İnşaallah yanılırım diyorum ama yeni başkanların koltuğa oturur oturmaz yaptıkları ilk işlere bakınca bu kanaatim beni yanıltmayacak gibi.