Güneş Bağdat'tan mı doğacak

Irak'ın başkenti Bağdat'ın caddelerinde İstanbul'u aratmayan bir trafik var. Büyük savaşlar, işgaller ve terör saldırıları yaşamış şehirde geç saatlere kadar canlılık hiç eksilmiyor. Aynı şekilde Bağdat'ın sıcağını sadece tepedeki güneş değil, Irak siyaseti de hissettiriyor.

Körfez Savaşları ve işgaller neticesinde tarihteki günlerini arayan Bağdat uzun süre ciddi siyasi istikrarsızlıklarla da mücadele etmek zorunda kalmıştı. Neredeyse ülkenin pek çok yerinde otoritesini kaybetmiş ve 'çökmüş devlet' noktasına gelmiş Irak, bir yandan da ABD işgaliyle birlikte dizayn edilmiş bir mezhep ve etnisite temelli bir yönetim (veya yönetimsizlik) modeliyle istikrarsızlaştırılmıştı.

Bu durum bir yandan Amerikan işgali ile oluşmuş Amerikan vesayetindeki politikayla diğer yandan da yönetimde Şiilerin ağırlık kazanmasıyla oluşmuş İran vesayetiyle daha da içinden çıkılmaz bir noktaya varmıştı. Irak'ın istikrarını daha da karmaşıklaştıran bir diğer durum da Kuzey Irak'taki özerk bölgesel yönetimle merkezi hükümet arasındaki güç mücadelesi olmuştu. Yetmiyormuş gibi bölgesel yönetim de kendi içinde KDP-KYB mücadelesi yaşıyor ve hatta bu denkleme hem ABD hem İran hem Talabani desteğiyle ve otorite boşluğu ile dahil olmuş PKK da bir şekilde katılıyordu.

Uzun süren ABD ve Irak vesayetindeki merkezi hükümetler, Türkiye'ye karşı da aleyhte pozisyon almışlardı. PKK'nın bölgedeki varlığına karşı mücadele etmek üzere Irak'ta bulunan Türk askerî varlığına karşı merkezi hükümetin tavrı bunun bir egemenlik ihlali olduğu yönündeydi. Halbuki kendi egemenliklerini ihlal eden ABD'ye, İran'a ve hatta PKK'ya karşı sarf edilmeyen sertlikte sözler uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak kendisini savunan Türkiye'ye karşı sarf edilmişti.

Türk kamuoyunda çok bilinmeyen ama Irak kamuoyunda Türkiye karşıtlığının en önemli argümanlarından birini oluşturan konu ise su konusuydu. Irak Türkiye tarafından Fırat ve Dicle nehirlerinden yeterince suyun Irak'a bırakılmadığını savunuyor, elektrik kesintilerinden tarımsal üretimde yaşanan zorluklara kadar pek çok mevzuda Türkiye sorumlu tutuluyordu.

Öte yandan Ankara'nın Erbil'le sahip olduğu ilişki de Bağdat'ı rahatsız ediyor, bu da bir egemenlik meselesi olarak gündeme getiriliyordu. Halbuki Erbil'deki Barzani yönetimi de (yine Türkiye'de çok bilinmediği üzere) hem ABD'nin Centcom'u hem de İran üzerinden PKK-YPG ile koordineli bir şekilde hareket eden Talabani'nin KYB'si tarafından sıkıştırılmak isteniyordu.