14 Mayıs: Hürriyet ve Demokrasi Günü

14 Mayıs Türkiye'nin en mühim tarihî günlerinden biri, ama, ne yazık ki, insanlarımızın çoğu, bunun farkında değil. Günün önemi Türkiye'nin 14 Mayıs 1950 tarihinde, bundan tam 74 sene önce, ilk çok partili ve demokratik seçimleri gerçekleştirmiş ve siyasiiktidarın Türkiye tarihinde ilk defa seçimlerle değişmiş olmasından kaynaklanıyor. Bunun ne kadar muazzam bir vaka olduğunu anlayabilmek için biraz tarihe gitmek gerekiyor.

Türkiye bir Millî Mücadele ile bağımsızlığına kavuştu. Daha doğrusu, bağımsızlığını tamamladı; zira hiçbir zaman bağımsızlığını tamamen kaybetmemişti. Bağımsızlık savaşı, esas itibarıyla, resmî retorikte "yedi düvele karşı" savaşıldığından söz ediliyor olmasına rağmen, Yunanistan'a karşı verildi

Bağımsızlıktan sonra rejim sorunu öne çıktı. Türkiye yaklaşık iki yüz yıldır İngiltere gibi bir anayasal monarşiye doğru evrilmekteydi. Olağan şartlar altında anayasal monarşi olma sürecini, savaşın da tesiriyle, tamamlama imkânına sahipti. Ancak, gelişmeler aksi istikamette oldu. Türkiye 29 Ekim 1923'te cumhuriyete geçtiğini ilan etti. Bu adıma, egemenliğin artık bir aileye ait olmaktan çıktığı, millete ait kılındığı yolundaki iddialı sözlerle meşruiyet kazandırılmaya çalışıldı.

Ne var ki, bu sözler egemenliğin fiiliyatta millete ait olduğu anlamına gelmedi; her şey sadece retorikten ibaretti, hayatta karşılığı yoktu. Çünkü, egemenliğin millet tarafından nasıl kullanılacağı açıklanmamış, bunun için gerekli usuller ve kurumlar hayata aktarılmamıştı. Bunun bilgisizlik eseri olduğu söylenemezdi, çünkü, egemenliğin millete ait olmasının milletin çoğulcu ve yarışmacı seçimlerle bu egemenliği bilfiil kullanmasını gerektirdiği biliniyordu. Ancak, tercih, gerekeni yapmak değil yapmamak oldu.

Bu yüzden Türkiye'de ilan edilen cumhuriyete gerçek anlamda cumhuriyet denemezdi; ya da, daha iyimser bir bakışla, dar anlamda cumhuriyet denebilirdi. Bu tür bir cumhuriyet ilk defa Türkiye'de ortaya çıktı ama sadece Türkiye'ye mahsus kalmadı. Civar ülkelerde de takip ve taklit edildi. Meselâ Suriye'de ve Irak'ta, Türkiye'dekine benzer, dar anlamda cumhuriyetler kuruldu. Bütün bu cumhuriyetlerde bir ideal birey ve ideal toplum oluşturma sevdası adına iktidar neredeyse sınırsız bir güç kullandı ve hemen hemen tüm insan hak ve özgürlükleri sürekli ve sistematik biçimde ihlâl edildi.

Yaklaşık yirmi yıllık bir tek parti yönetiminden -daha doğru ifadeyle tek parti diktatörlüğünden- sonra Türkiye demokrasiye geçmeye karar verdi. MillîŞef İnönü, çeşitli faktörlerin tesiriyle, demokrasiye geçme sözünde durdu ve 14 Mayıs 1950'de Türkiye'ninilk çoğulcu ve demokratik seçimleri gerçekleştirildi. Böylece Türkiye ilk defa egemenliğin millete ait olduğu gerçeğini hissetti ve yaşadı. Bu sürecin diğer öncüsü, hiç kuşku yok ki, Adnan Menderes ve liderliğini yaptığı Demokrat Parti'ydi. Demokrat Parti kusursuz bir sicile sahip olamadı, en kötüsü 5816 Sayılı Kanunun çıkarılması olan çeşitli hatalara imza attı; ama demokrasiye geçilmesinde unutulmaz ve görmezden gelinemez hizmetler gerçekleştirdi.