Medeniyet çöküyor mu

İsrail'in Gazze'ye ve Filistin halkına yönelik her türlü ahlâk, hukuk ve insanlık ilkelerine ve değerlerine aykırı saldırıları haklı olarak dünyada bir infiale sebep oldu. Dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde İsrail'e yönelik ağır eleştiriler yapılmakta ve İsrail kınanmakta. Bu çerçevede, özellikle ülkemizde, medeniyetin iflas ettiği, medeniyet değerleri denen şeylerin artık bir işe yaramayacağı zaman zaman öne sürülmekte. Medeniyet değerlerinin İsrail'i durdurmaması veya durduramaması bu değerlerin sadece kâğıt üzerinde kaldığının, bir işe yaramadığının delili olarak sunulmakta. Buna dayanarak da artık bu değerlerin bir anlamının, kıymetinin ve hükmünün kalmadığı ifade edilmekte...

Bana kalırsa bu bakış temelden hatalı. Medeniyet değerleri bir işe yaramıyor denemez. Bu değerlere İsrail ve müttefikleri tarafından ihtimam gösterilmemesi ve değerlerin göz göre göre çiğnenmeleri, onların artık anlamsız ve işe yaramaz olduklarını göstermiyor. Tam da tersine, İsrail'e ve müttefiklerine yönelik eleştiriler değerlerin altını tekrar tekrar çizmeyi gerektiriyor ve değerlere uymanın ve saygı göstermenin kıymetini vurguluyor.

İsrail'in ve ortaklarının politikaları bu değerlerle yargılanıyor. Meselaözel mülkiyet hakkının kutsallığı üzerinden İsrail'in Filistinlilerin özel mülklerini sistematik biçimde ve sürekli olarak gasbetmesi eleştiriliyor. İfade özgürlüğü temel değer olarak alınıyor ve kimi Batı ülkelerinde Filistin lehine destek gösterisi yapmanın ya yasaklanmasına ya da şiddet ihtiva eden polis muamelesiyle karşılaşmasına dikkat çekiliyor. Üniversitelerde bir baskı ortamı oluşturulması ve Filistin'i savunan akademisyenlerin ve gazetecilerin işine son verilmesi gözden kaçmıyor.New York Timesgazetesinin personeline "soykırım", "işgal edilmiş topraklar" gibi kavramların kullanılmasını yasaklaması ifade özgürlüğüne getirilen bir engel sayılıyor. Savaş durumlarında dahi, kullanılan şiddetin sınırlı ve ölçülü olması gerektiği vurgulanıyor ve İsrail bu açıdan sorgulanıyor. Hukukun temel kurallarından biri olarak kolektif cezalandırmalardan uzak durulması gözetilmesi gereken bir değer olarak dile getiriliyor ve İsrail'in bu hakka da riayet etmediğine dikkat çekiliyor. Reşit olmayan kimselerin reşitlerle aynı muameleye tabi tutulmaması gerekirken İsrail'in göz altına aldığı insanlar arasında yaşa bağlı hiçbir ayrım yapmaması tenkit ediliyor. Çocukların ve bebeklerin büyüdükleri zaman düşman olacakları gerekçesiyle öldürülmeleri de hayat hakkına doğrudan bir saldırı olarak kabul ediliyor, hatta bir toplumun varlığına kasıtlı ve ahlâk dışı bir saldırı olarak görülüyor. İsrail'in kadın çocuk demeden acımasız katliamlarına devam etmesi bu açıdan da eleştiriliyor...