İstanbul'un sürdürülebilir geleceği için hangi adımlar atılmalı

Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte siyasi atmosfer giderek hareketleniyor, hem adaylar açıklanıyor hem de vaatler sıralanıyor. 28 Mayıs sonrasında gerçekleşecek olan bu seçimler, sadece yerel düzeyde değil, Türkiye'nin genel siyasi yapısı açısından da büyük önem taşıyor. Yerel seçimler, aynı zamanda ulusal siyasetin bir barometresi işlevi görüyor. Aynı zamanda, hükümetin ve muhalefet partilerinin politikalarına yönelik halkın memnuniyetini ve tepkilerini ölçüyor.

Bu seçimlerde, adayların ve partilerin yerel sorunlara yönelik çözüm önerileri, kentsel gelişim projeleri, altyapı yatırımları, sosyal hizmetler ve çevre politikaları gibi konular ön plana çıkıyor. Vatandaşlar, bu konularda somut ve uygulanabilir vaatler arıyor. Birçok ilin geleceğini belirleyecek bu seçimler de İstanbul'a ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Zira İstanbul'un kaderi Türkiye'nin kaderini etkileyecek potansiyeli taşıyor. Öyle ki, 16 milyona yaklaşan İstanbul nüfusu 131 ülke nüfusunu geride bırakıyor ve toplam Türkiye nüfusunun 18'ini oluşturuyor.

Ayrıca İstanbul, Türkiye'nin ekonomisinde önemli bir paya sahip. İstanbul, Türkiye'nin toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYİH) yaklaşık 31'ini oluşturuyor. Bu oran, İstanbul'un Türkiye ekonomisindeki merkezi rolünü ve ülkenin ekonomik faaliyetlerinin büyük bir bölümünün bu şehirde yoğunlaştığını gösteriyor. İstanbul'un kritik önemi, bu şehrin sorunlarının ve risklerinin sadece İstanbullular için değil, aynı zamanda Türkiye'nin geleceği açısından da büyük önem arz ediyor.

İstanbul, coğrafi konumu itibarıyla bir dizi tehlike ile karşı karşıya bulunuyor. Bilhassa, beklenen İstanbul depremi herkesi korkutuyor. Öyle ki, İstanbul'da 6,5 milyon konut içerisinde riskli 1,5 milyon konut var. 300 binin ise acil dönüştürülmesi gerekiyor. 6 Şubat'ta 11 ilimizde yaşanan deprem felaketi ve potansiyel deprem riskleri, herkesin endişesini artırıyor. Deprem gerçeği siyasi tartışmaların ötesinde ulusal bir mesele olarak ülkemizin birincil öncelikler arasında yer alması gerekiyor. Bu nedenle başta depreme dayanıklı yapıların inşası, mevcut binaların güçlendirilmesi, yeni rezerv alanlarının oluşturulması, acil durum hazırlık planlarının geliştirilmesi, afet koordinasyon merkezlerinin ilçeler düzeyinde artırılması ve halkın deprem bilincinin artırılması gibi acil önlemlere ihtiyaç duyuyor. Sultanbeyli Belediyesi tarafından 14 bin m2 alanda açılan çok fonksiyonlu ve alanında ilkler arasında yer alan Afet Koordinasyon ve Eğitim Merkezi önemli bir adım. Benzer şekilde, il ve ilçe düzeyinde bu tür merkezlerin acilen artırılması büyük önem taşıyor, çünkü milyonlarca insanın can güvenliği yerel yönetimlerin sorumluluğu altında.

Bir başka önemli sorunlardan biri ise giderek çekilmez bir hal alan trafik yoğunluğu. İstanbul'daki trafik yoğunluğu, Avrupa Yakası'nda yüzde 80, Anadolu Yakası'nda ise yüzde 83 seviyelerine ulaşarak, sadece belirli saatlerle sınırlı olmaktan çıkıp günün hemen her saatinde yaşanan bir sorun haline geldi. Bilhassa, Trafik yoğunluğunun arttığı bölgeler arasında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, D-100 kara yolu, TEM otoyolu ve Basın Ekspres Caddesi gibi ana arterler yer alıyor. Bu yoğunluk özellikle mesai bitiminde ve kötü hava koşullarında daha da artıyor. İstanbullular için bu durum, ruhsal, sosyal ve psikolojik açıdan olumsuz etkilere yol açmakta, günlük yaşam kalitelerini ve şehirdeki hareketliliği olumsuz yönde etkiliyor. Bu artan trafik sorunu, şehrin genel yaşam koşullarını da zorlaştırıyor. Bu sorunların üstesinden gelmek için sürdürülebilir şehir planlaması, toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi, yeşil alanların korunması ve ana arterlerin artırılması gibi stratejiler önem kazanıyor.