Fırsatçılığa son verelim!

Sosyal medyadaki kafe ve restoranlar boykot çağrısı çığ gibi büyüyor. Herkes yediği yemeğin faturasını paylaşıp, hafta sonu restoran ve kafelere gitmeyeceğini söylüyor. Boykota katılmamak elde değil... Çünkü, özellikle pandemiden bu yana restoran ve kafelerde fiyatlar çıldırmış durumda... Kimi dövizi, kimi asgari ücreti, kimi kirayı bahane ediyor, sürekli fiyatlara zam yapıyor.
Günümüzde 4 kişilik bir aile mütevazı bir lokantada yemek yese ortalama 1.200 lira ödemek zorunda... Markette 18-19 TL'ye satılan makarna lokantada tabağa girdiğinde 450 TL'den satılıyor. Bir gün önce çorbayı 100 TL'den satan lokanta ertesi gün fiyatı yüzde 50 artırıyor. Hele sahil kesimleri tam bir facia...
Bu artışların akılla izah edilecek bir tarafı kalmadı.
Bir kafe ya da restorana maliyet kalemlerini sorsanız, ilk sıraya yüzde 35-40'la personel giderlerini koyarlar. Ondan sonra gıda ürünlerini, kirayı, enerjiyi, vergiyi... Halbuki, inceleseniz çoğunda yabancı kaçak işçi çalışır. Ya da kestikleri faturaya baksanız gıdada düşük KDV uygulamasını suiistimal ettiklerini görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın gıdada yüzde 8 olan KDV oranını 1'e indirmesinin ardından yeme-içme sektöründeki çoğu işletme yüzde 10 olması gereken KDV'yi yüzde 1 olarak faturaya yansıtıyor. Anlayacağınız, bayağı vergi de kaçırıyorlar.
Peki sadece boykotla iş çözülür mü
Elbette, iki günlük boykot restoran ve kafelerdeki fiyat artışlarını durdurmaya tek başına yetmez. Burada hem Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hem de Ticaret Bakanlığı'nın hem de Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın daha aktif rol alması gerekiyor.
Örneğin, lokantalar fiyat artışlarına gıda ürünlerine gelen zamları gerekçe